الوصف
كتاب قيم مترجم للغة التركية يوضح أن الله عز وجل هو خالق الكون وهو خالق البشر وهو وحده الذي يستحق العبادة.
ترجمات أخرى 43
المحاور
Ben doğru yol üzere miyim?
Gökleri, yeri ve içlerinde kuşatılması mümkün olmayan büyük mahlukatı kim yarattı?
Gökteki ve yeryüzündeki bu mükemmel derecedeki hassas ve muhteşem sistemi kim yarattı?
İnsanı yaratan, ona işitme, görme ve akıl bahşeden, ona ilim öğrenme ve gerçekleri anlama yeteneği veren kimdir?
Vücudundaki bu azaları kusursuz ve seni en güzel surette şekil verip yaratan kimdir?
Çeşitleri ve farklılıkları ile bu canlılar âleminin yaratılışını bir düşün! Uçsuz ve bucaksız görünümü ile kâinatı kim yoktan var etti?
Bu büyük kâinat, asırlar boyunca en ince ayrıntısına kadar kanunları ile nasıl bir düzen ve istikrar içindedir?
Bu dünyayı yöneten sistemleri (yaşam ve ölüm, canlıların üremesi, gece ve gündüz, mevsimlerin değişimi vb.) kim kurmuştur?
Bu kâinatı kendisi mi yarattı? Yoksa yoktan mı var edildi? Yoksa tesadüfen mi meydana geldi? Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ (٣٥) "Yoksa onlar, hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi? (35)أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بَلْ لَا يُوقِنُونَ﴾ Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar."[Tûr Suresi: 35-36].
Eğer kendimizi yaratmadıysak, birden bire ortaya çıkmamız ve tesadüfen meydana gelmemiz imkânsızsa, o zaman üzerinde şüphe olmayan hakikat: Bu evrenin çok büyük, çok güçlü bir yaratıcısı olmalıdır. Çünkü bu evrenin kendi kendini yaratması ya da birdenbire ortaya çıkması veya tesadüfen meydana gelmesi imkânsızdır!
İnsan göremediği şeylerin varlığına neden inanır? Mesela algı, akıl, ruh, duygu ve sevgi gibi. Bunların etkilerini gördüğü için değil midir? Bir insan, yarattıklarının etkilerini, eserlerini, rahmetini görmesine rağmen, bu büyük kâinatın bir yaratıcısının varlığını nasıl inkâr edebilir?
Aklı başında hiçbir insan kendisine şunun söylenmesini kabul etmez: Bu ev kimse yapılmadan meydana geldi! Veya bu evi hiçlik yarattı! Bazı insanlar, "Bu büyük kâinat, yaratıcısı olmadan meydana geldi" diyenlere nasıl inanabilir?! Akıl sahibi bir insan, kusursuz düzen içinde olan bu kâinatın tesadüfen meydana geldiği söylemini nasıl kabul edebilir?
Bütün bunlar bizi tek bir sonuca ulaştırır. O da bu kâinatı idare eden çok büyük ve kudretli bir Rabbin varlığıdır. Şüphesiz tek başına ibadet edilmeye layık olan O'dur. O'nun dışında ibadet edilen varlıklara yapılan kulluk batıldır, o (Allah'tan gayrısı) ibadet edilmeyi hak etmez.
Yaratıcı olan Rab tektir. O, her şeyin sahibi, işleri idare eden, rızık veren, öldürüp diriltendir. Yeryüzünü yaratan ve bütün canlılar için yaşamaya elverişli kılan O'dur. Yedi kat gökyüzünü ve içindeki büyük mahlukatını yaratan O'dur. Güneş'i, Ay'ı, geceyi, gündüzü kusursuz bir düzen içinde var etmesi O'nun büyüklüğünün bir göstermesidir.
Nefes alıp hayatta kalmamızı sağlayan havayı bize bahşeden O'dur. Hava olmadan biz yaşayamayız. Gökten yağmurları indiren, denizleri ve nehirleri hizmetimize sunan O'dur. Annelerimizin karnında hiçbir gücümüz yok iken bizi koruyup besleyen O'dur. bizi besleyen, biz cenin iken koruyan O'dur. Doğduğumuz andan ölene kadar damarlarımızdaki kanı dolaştıran O'dur.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ﴾ "Şüphesiz Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra arşın üstüne istiva etmiş/yükselmiş, geceyi (karanlığı ile), gündüz (aydınlığını) bürüyüp örter ve (birbirlerini) durmadan takip eder kılmıştır. Güneş, Ay ve yıldızlar da emrine boyun eğmiştir. Dikkat edin, yaratma ve emir yalnızca O'nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!"[A'râf Suresi: 54]
Yüce Allah, kâinatta gördüğümüz, göremediğimiz her şeyin yaratıcısı, Rabbidir. O'nun dışındaki her şeyde yaratmış olduğu mahlukatındandır. Tek başına ibadet edilmeyi hak eden O'dur. Onunla birlikte hiçbir şeye ibadet edilmez. Mülkünde, yaratmasında, işleri idare edip yönetmesinde ve ibadetinde hiçbir ortağı yoktur.
Allah -Celle Celâluhû- ile birlikte başka ilahların olduğunu varsaysak, kâinatın düzeni bozulurdu. Çünkü iki ilahın aynı anda kâinatı yönetmesi uygun değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:{لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا} "Eğer o ikisinde (gökler ile yerde) Allah'tan başka ilahlar olsaydı elbette ikisi de fesada uğramış olurdu."[Enbiyâ Suresi: 22]
Rab -Subhânehû ve Teâlâ-'nın sayısız güzel isimleri vardır. O'nun mükemmelliğine delalet eden azametli, çok yüce sıfatları vardır. Onun isimlerinden iki tanesi "El-Hâlık" ve "Allah" isimleridir. Manası ise; ibadet edilmeye tek başına layık olan ve hiçbir ortağı olmayan ilahtır. El-Hayy/Hayat sahibi, El-Kayyûm/Her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, kâinatı idare eden, rahmet sahibi, rızık veren; ihsanı ve lütfu bol olandır.
Allah Teâlâ kerim/değerli olan kitabında şöyle buyurmuştur:﴿اللَّهُ لا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلا نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلا يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ إِلَّا بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ وَلا يَئُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ﴾ "Allah, kendisinden başka hiçbir hak ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O'nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O'nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O; göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O'na güç gelmez. O; yücedir, büyüktür."[Bakara Suresi: 255]
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ (١) "De ki: O Allah birdir. (1)اللَّهُ الصَّمَدُ (٢) Allah Samed'dir. (2)لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ (٣) Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. (3)وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ﴾ O'nun hiçbir dengi yoktur." (4)[İhlâs Suresi: 1-4]
O'nun sıfatlarından biri de ilah olması ve ibadet edilen olmasıdır. O'nun dışındaki her şey yaratılmış, mükellef, emir ve kontrol altındadır.
O'nun sıfatlarından biri de El-Hayy/Hayat sahibi, El-Kayyûm/Her şeyin varlığı kendisine bağlı olandır. Kâinattaki her canlıyı Allah Teâlâ hayat vermiş, yokluktan var etmiştir. Bütün mahlukatının var edilmesinden, rızkından ve rızkın yeterliliğinden sorumludur. Rab; hayat sahibidir, ölmez ve kesinlikle yok olup gitmez. Her şeyi idare edendir, uyumaz. O'nu ne uyku tutar ne de uyuklama.
O'nun sıfatlarından biri de El-Âlim'dir. Göklerde ve yerde hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
O'nun sıfatlarından biri de Es-Semi' ve El-Bâsîr'dir. Her şeyi duyar ve bütün mahlukatını görür. Nefislerin verdiği vesveseyi ve kalplerde gizleneni bilir. Göklerde ve yerde hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
O'nun sıfatlarından biri de El-Kadîr'dir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz ve dilediğini yapmayı kimse engelleyemez. Dilediğini yapar, dilediğine mani olur, dilediğini öne geçirir ve dilediğini de geride bırakır. Mükemmel hikmet sahibidir.
O'nun sıfatlarından biri de El-Hâlık, Er-Râzık ve El-Müdebbir'dir. Mahlukatını yaratıp onların işlerini idare edip yönetendir. Bütün mahlukatı onun kabzasında ve boyunduruğu altındadır.
O'nun sıfatlarından biri de darda kalana icabet etmesi, mazluma yardım etmesi ve sıkıntıda olanın sıkıntısını gidermesidir. Bütün mahlukat sıkıntıda ve zorda kaldığında O'na sığınmaya muhtaçtır.
İbadet, yalnızca Allah Teâlâ'ya yapılır. Çünkü O, mükemmeldir ve ibadeti yalnızca O hak eder, başka hiç kimse değil. O'nun dışında ibadet edilen bütün ilahlar batıldır. Bütün bu batıl ilahlar eksiktir, ölürler ve yok olurlar.
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- bizlere kendi büyüklüğünü idrak eden akıllar bahşetmiş, iyiliği seven, kötülükten nefret eden, âlemlerin Rabbi olan Allah'a yönelince kendini güvende hisseden bir fıtratı bize aşılamıştır. Bu fıtrat O'nun kemaline delalet eder. Allah Teâlâ eksik ve kusurla kesinlikle vasıflandırılamaz.
Akıl sahibi bir insanın kâmil olandan başkasına ibadet etmesi uygun düşmezken, kendisi gibi kusurlu veya kendisinden düşük seviyedeki bir varlığa nasıl ibadet edebilir!
Kendisine ibadet edilen ilah bir insan, bir put, bir ağaç ya da bir hayvan olamaz!
Rab, yedi kat semanın üzerinde arşına istifa etmiş ve onlardan ayrıdır. Zatında, mahlukatında olan bir şey bulunmadığı gibi mahlukatında olan bir şey de O'nun zatında bulunmaz. Mahlukatına hulul etmediği gibi onlarda vücut bulmaz.
Rabbin hiçbir benzeri yoktur. O, işitendir, her şeyi görendir. O'nun eşi, benzeri yoktur ve yarattıklarından müstağnidir, O uyumaz, yemek yemez, O azamet sahibi olduğu için bir eşi ya da çocuğu olamaz. Bundan dolayı yaratıcı yüce sıfatlara sahiptir ve asla ihtiyaç veya eksiklikle vasıflandırılamaz.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ وَإِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ (٧٣) "-Ey insanlar!- Bir örnek veriliyor, onu iyice dinleyin! Sizin Allah'ın dışında dua ettikleriniz (ilahlar) bir araya gelseler bile bir sinek dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de zayıftır.مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ﴾ Onlar, (Bu âciz putları Allah'a ortak koşmak suretiyle) Allah'ın kadrini hakkıyla bilemediler. Hiç şüphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.)[Hac Suresi: 73-74]
Yüce Allah, bütün bu canlıları amaçsız mı yaratmıştır? El-Hakîm ve El-Alîm olan Allah, mahlukatını boşuna mı yaratmıştır?
Acaba bizi bu kadar hassas ve ustalıkla yaratan, göklerde ve yerde olan her şeyi bizim hizmetimize sunan Yüce Allah'ın, bizi amaçsız yaratması veya bizi meşgul eden en önemli soruları cevapsız bırakması mümkün müdür? Mesela: Niçin buradayız? Peki ya ölümden sonra ne var? Yaratılışımızın amacı nedir?
Zalime ceza, iyilik yapana mükâfat olmaması düşünülebilir mi?
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur:﴿أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ﴾ (Yoksa sizi boşuna yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?)[Mü'minûn Suresi: 115]
Aksine Yüce Allah, varoluşumuzun amacını bilmemiz, kendisine nasıl ibadet etmemiz, O'na nasıl yaklaşmamız gerektiği ve O'nun bizden ne istediği konusunda bize rehberlik etmesi için elçiler göndermiştir! O'nun rızasını nasıl kazanabiliriz ve bize ölümden sonra akıbetimiz ne olacak haber vermiştir.
Yüce Allah, ibadete layık olanın yalnızca kendisinin olduğunu bildirmek, O'na nasıl ibadet edeceğimizi öğretmek, O'nun emir ve yasaklarını bize ulaştırmak ve bize erdemli değerlere bağlı kaldığımız takdirde hayatımızın güzel, iyilik ve bereket dolu olacağını öğretmeleri için elçiler göndermiştir.
Yüce Allah birçok rasûl göndermiştir. (Nûh, İbrahim, Mûsâ, İsâ bunlara birer örnektir. Yüce Allah, doğruluklarına delalet eden ayet ve mucizeler ile onları desteklemiş ve onları kendi katından görevlendirip göndermiştir. Bu rasûllerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'dir.
Bu rasûller bize bu hayatın bir imtihan olduğunu ve gerçek hayatın ölümden sonra olacağını açıkça bildirmişlerdir.
Yalnızca Yüce Allah'a ibadet eden ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayan ve bütün rasûllere iman eden Müminler için bir Cennet vardır. Yüce Allah ile birlikte başka ilahlara ibadet eden ve O'nun gönderdiği rasûllerden herhangi birini inkâr eden kâfirler için de bir ateş vardır..
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي فَمَنِ اتَّقَى وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ (٣٥) "Ey Âdemoğlu! Size, içinizden ayetlerimi okuyan peygamberler geldiğinde, kim sakınıp takvalı olur ve kendini düzeltirse; artık onlar için bir korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir. (35)وَالَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا أُولَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ﴾ Ayetlerimizi yalanlayanlar ve büyüklenip onlardan yüz çevirenler var ya, işte onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.)[A'râf Suresi: 35-36].
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ (٢١) "Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, böylece takva sahibi olur, sakınırsınız. (21)الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ فَلَا تَجْعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَادًا وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ (٢٢) "Rabbiniz; yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina kılmış ve gökten su indirip onunla size rızık olarak birtakım meyveler (ürünler) meydana getirmiştir. Artık bile bile Allah'a başka varlıkları ortak koşmayın. (22)وَإِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلَى عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ (٢٣) "Kulumuza indirdiğimiz (Kur'an) dan bir şüpheniz varsa; haydi, siz de ona benzer bir sure getirin. Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah'tan başka güvendiklerinizi de yardıma çağırın. (23)فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ (٢٤) "Bunu yapamazsanız ki, elbette yapamayacaksınız. O halde yakıtı, insanlar ve taşlar olan Cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır. (24)وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَأُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ﴾ "İman edip de salih ameller işleyenleri ise, altından ırmaklar akan Cennetlerle müjdele. Her ne zaman kendilerine oradan rızık olarak bir meyve verilse: "Bu bizim daha önce (dünyada) rızıklandığımız şeydir" derler. Orada onlara böyle birbirinin benzeri şeyler verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır.)[Bakara Suresi: 21-25].
Yüce Allah, ümmetlere rasûllerini göndermiştir. Allah Teâlâ her ümmete onları Rablerine ibadet etmeye çağıran, emir ve yasaklarını onlara bildiren bir rasûl göndermiştir. Bütün rasûllerin davetlerinin amacı yalnızca Allah -Azze ve Celle-'ye kulluk/ibadet etmeye davet etmektir. Bir kavim, Allah'ı birleme hususunda peygamberin getirdiğini terk etmeye veya tahrif etmeye başladığında, Yüce Allah gidişatı düzeltmek, Allah'ı tevhit etmeleri, O'na itaat ederek selim olan fıtrata dönmeleri için başka bir rasûl görevlendirmiştir.
Son olarak Allah Teâlâ, rasûllerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i kıyamete kadar geçerli olan şeri hükümler ve eksiksiz din ile bütün insanlara göndermiştir. Bu din, geçmiş şeriatları tamamlayıp hükümlerini nesih etmiştir. Rabbimiz -Azze ve Celle- bu dinin kıyamete kadar yaşatılmasını ve devamlılığını üstlenmiştir.
Allah Teâlâ rasûlleri göndermiş ve bütün mahlukatına onlara itaat etmelerini emretmiştir. Kim, bu rasûllerden birisinin risaletini inkâr ederse, bütün hepsini inkâr etmiş olur. Bir insanın Allah'ın vahyini reddetmesinden daha büyük günahı yoktur. Cennet'e girebilmek için bütün peygamberlere iman etmek gerekir.
Bu devirde yaşayan herkesin Yüce Allah'a, O'nun gönderdiği bütün rasûllere ve ahiret gününe iman etmesi farzdır. Bu da ancak rasûllerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e iman edip ona uymakla mümkün olur. Peygamber Efendimiz ebedi mucize olan Kur'an-ı Kerim ile desteklenmiştir. Yüce Allah, yeryüzü ve üzerindekiler geçip gidene kadar bu kitabı korumayı garanti etmiştir.
Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de rasûllerinden herhangi birine iman etmeyi reddeden kimsenin, Allah'ı inkâr eden ve vahyini yalanlayan birisi olduğunu bildirmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلًا (١٥٠) "Şüphesiz Allah'ı ve peygamberlerini inkâr eden, Allah'la peygamberleri arasını ayırmak isteyen, "Bir kısmına iman eder bir kısmını inkâr ederiz" diyen ve ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler var ya, (150)أُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا﴾ işte onlar gerçekten kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır."[Nisâ Suresi: 150- 151]
Dolayısıyla biz Müslümanlar -Allah'ın emrettiği gibi- Allah'a ve ahiret gününe iman ettiğimiz gibi, daha önceki tüm rasûl ve kitaplara da iman ediyoruz. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ﴾ "Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, Müminler de (iman ettiler). Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik; Rabbimiz, bağışlamanı dileriz. Dönüş sanadır." dediler.)[Bakara Suresi: 285]
Kur'an-ı Kerim, Allah Teâlâ'nın, peygamberlerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirdiği vahyi ve kelamıdır. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in peygamberliğinin doğruluğunu gösteren en büyük mucizedir. Kur'an-ı Kerim'in verdiği hükümler haktır ve haber verdiği her şey doğrudur.Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'i yalanlayanlara onun benzeri bir sure getirmeleri hakkında meydan okumuş, ancak onlar bunu getirmekten aciz kalmışlardır. Çünkü içerdiği konular önemli ve insanı dünya ve ahirette ilgilendiren her şeyi kapsayıcıdır. İman edilmesi gereken tüm iman hakikatlerini içermektedir.Aynı zamanda kişinin kendisi ile Rabbi arasında, kendisi ile nefsi arasında veya kendisi ile diğer canlılar arasında uyması gereken emir ve yasakları da içerir. Bütün bunlar yüksek bir belagat ve ifade tarzıyla beyan edilmiştir.İçinde pek çok aklî delil ve bilimsel gerçekleri içermesi, bu kitabın insanlar tarafından yazılmış olmasının mümkün olmadığının aksine insanlığın Rabbi olan Allah Teâlâ'nın sözü olduğunu göstermektedir.
İslam, Allah Teâlâ'ya tevhid ile teslim olmak, itaatler ile O'na boyun eğmek, gönderdiği dinden razı olup kabul ederek itaat etmek ve Yüce Allah'ın dışında ibadet edilen her şeyi inkâr etmektir.
Yüce Allah rasûlleri aynı mesaj ile göndermiştir. Bu da yalnızca Allah Teâlâ'ya ibadet etmeye, O'nun hiçbir ortağının olmadığına ve Yüce Allah'ın dışında ibadet edilen her şeyi inkâr etmeye davettir.
İslam, bütün rasûllerin dinidir. Davetleri bir, şeriatleri ise farklıdır. Bugün sadece Müslümanlar bütün peygamberlerin getirdiği sahih dine sımsıkı sarılan kimselerdir. Bu zamanda İslam dininin getirdiği risalet haktır. Yüce yaratıcının insanlara göndermiş olduğu son risalettir.Bundan dolayı Rabbimiz İbrahim'i, Mûsâ'yı, İsâ'yı -aleyhimusselam- göndermiştir. Peygamberlerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i gönderen de O'dur. İslam dini, kendinden önce gelen bütün şeriatleri nesh edip hükmünü ortadan kaldırmıştır.
Bugün insanların ibadet ettiği tüm dinler -İslam dışında- insanların uydurduğu ya da ilahi olan ve daha sonra insan eliyle tahrif edilen, eskilerden miras kalan uydurma hurafe ve insanların içtihatlarının karışımından oluşan bir dindir.
Müslümanların dini ise değişmez, apaçık bir dindir. Allah'a yakınlaşmak için yaptıkları ibadetler birdir. Hepsi beş vakit namazı kılar, mallarının zekâtını verir ve Ramazan orucunu tutarlar. Onların anayasası olan Kur'an-ı Kerim'i düşünün. Çünkü o, bütün ülkelerde tek bir kitaptır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿ٱلۡيَوۡمَ أَكۡمَلۡتُ لَكُمۡ دِينَكُمۡ وَأَتۡمَمۡتُ عَلَيۡكُمۡ نِعۡمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ ٱلۡإِسۡلَٰمَ دِينٗاۚ فَمَنِ ٱضۡطُرَّ فِي مَخۡمَصَةٍ غَيۡرَ مُتَجَانِفٖ لِّإِثۡمٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ﴾ (Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim. Kim açlıktan bunalıp çaresiz kalırsa, günah sınırına varmaksızın yiyebilir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.)[Mâide Suresi: 3].
Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:﴿قُلْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ (٨٤) (De ki: ''Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kûb ve torunlarına indirilene, Mûsâ ve İsâ'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rablerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz Allah'a teslim olanlarız (84)وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ﴾ Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bu) ondan asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette de hüsrana uğrayanlardandır.)[Âl-i İmrân Suresi: 84-85].
İslam dini, kapsamlı yaşam biçimi, fıtrata ve akla uygun, bozulmamış selim nefislerin kabul ettiği bir dindir. Yüce yaratıcı kulları için şeriat kılmış, dünya ve ahirette bütün insanlar için iyilik ve mutluluk dinidir. Bu din bir ırkı diğerinden ayırmaz, bir rengi diğerinden ayırmaz ve onda insanlar eşittir. İslam dininde insanlar sadece işlemiş oldukları salih amellere göre öne çıkarlar.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:(مَنۡ عَمِلَ صَٰلِحٗا مِّن ذَكَرٍ أَوۡ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤۡمِنٞ فَلَنُحۡيِيَنَّهُۥ حَيَوٰةٗ طَيِّبَةٗۖ وَلَنَجۡزِيَنَّهُمۡ أَجۡرَهُم بِأَحۡسَنِ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ) (Erkek veya kadın, Mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.)[Nahl Suresi: 97]
İslam, bütün peygamberin dinidir. Yüce Allah'ın bütün insanlara gönderdiği dindir. Araplara özgü bir din değildir.
İslam, dünyada gerçek mutluluğun, ahirette ise sonsuz saadetin yoludur.
İslam, ruhun ve bedenin ihtiyaçlarını karşılayan, insanlığın tüm sorunlarını çözen tek dindir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقَى (123) (Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan (Cennet'ten) inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz (123)وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى﴾ Kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.)[Tâ-Hâ Suresi: 123-124].
İslam dinine girmenin çok büyük faydaları vardır: Bunlardan bazıları şunlardır:
- Bu dünyada kurtuluş ve şeref, kişinin Allah'a kul olmasıdır. Aksi halde ise hevasının, Şeytan'ın ve arzuların kulu olur.
- Ahiretteki kurtuluş, Allah'ın onu bağışlaması, rızasını ihsan etmesi, Allah'ın onu Cennet'e koyması, sonsuz nimetlere ve huzura kavuşması ve kişinin Cehennem azabından kurtulmasıdır.
- Kıyamet gününde Mümin olan kimse; peygamber, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber olacaktır ve bunlar ne güzel dostlardır. Kim de iman etmezse, zalimler, kötüler, mücrimler ve fesat çıkaranlar ile beraber olacaktır.
- Allah'ın Cennet'e koyduğu kimseler, ölüm, hastalık, acı, ihtiyarlık, üzüntü olmaksızın sonsuz saadet içinde yaşayacak, istedikleri her şey onlara verilecektir. Cehennem'e girenler ise sonsuz, kesintisiz bir azap içinde olacaklardır.
- Cennet'te hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, insanın aklına dahi gelmeyen lezzetler vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: Bunun delili Yüce Allah'ın şu buyruğudur:﴿مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ﴾ (Erkek veya kadın, Mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.)[Nahl Suresi: 97].Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿فَلَا تَعۡلَمُ نَفۡسٞ مَّآ أُخۡفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعۡيُنٖ جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ﴾ (Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, kendileri için saklanan göz aydınlıklarını bilemez.)[Secde Suresi: 17]
İnsan, en büyük ilim ve marifetullah (Allah'ı tanıma) bilincini ve kişiye dünyada güven ve huzur, ahirette ise sonsuz saadet getirecek Allah'a olan imanını kaybedecektir.
Yüce Allah'ın insanlara indirmiş olduğu en büyük kitaba iman edip, onu okuyup incelemekten yoksun kalacaktır.
Kıyamet günü değerli peygamberlere iman etmekten mahrum kaldığı gibi Cennet'te onlarla beraber olmayı da kaybedecektir. Cehennem ateşinde Şeytanlar, mücrimler ve tağutlar ile birlikte olacaktır. Orası ne kötü bir barınak ve ne kötü komşularla dolu bir yerdir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلا ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ (15) (De ki: "Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir (15)لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ذَلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ﴾ Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar vardır. İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı gelmekten sakının.)[Zümer Suresi: 15-16].
Peygamberler ve rasûllerin üzerinde ittifak ettiği hakikatlerden birisi de, ahirette ancak Allah Teâlâ'ya iman eden, O'na ibadette kimseyi ortak koşmayan, bütün peygamber ve rasûllere iman eden Müslümanlar kurtulacaklardır. Peygamberlere iman edip tabi olan onları tasdik eden herkes Cennet'e girecek ve Cehennem azabından kurtulacaktır.
Mûsâ Peygamber'in zamanında yaşayıp ona iman edip öğretilerine tabi olanlar Müslüman, Mümin ve salih kimselerdir. Ancak Allah İsâ -aleyhisselam-'ı gönderdikten sonra Mûsâ -aleyhisselam-'a tabi olanların da İsâ -aleyhisselam-'a iman edip ona tabi olmaları gerekirİsâ -aleyhisselam-'a iman edenler salih Müslümanlardır. İsâ -aleyhisselam-'a iman etmeyi reddedip, ben Mûsâ -aleyhisselam-'ın dini üzere kalacağım diyen kimse Mümin değildir. Çünkü o Allah'ın gönderdiği bir rasûle iman etmeyi reddetmiştir,Allah Teâlâ peygamberlerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i gönderdikten sonra herkesin ona iman etmesi gerekir. Mûsâ ve İsâ'yı gönderen Rab, rasûllerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i gönderendir. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in risaletini inkâr ederek; "Mûsâ ve İsâ -aleyhimesselam-'a tabi olmaya devam edeceğim" diyen kimse Mümin değildir.
Bir kimsenin Müslümanlara saygı duyduğunu söylemesi fakirlere sadaka verip yardım etmesi ahirette kurtuluşu için yeterli değildir. Bilakis Yüce Allah'a, kitaplarına, rasûllerine, ahiret gününe iman etmesi gerekir. Şirk ve küfürden, Yüce Allah'ın indirdiği vahyi reddetmekten veya peygamberlerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in peygamberliğini reddetmekten daha büyük bir günah yoktur.
Yahudiler, Hristiyanlar ve diğer dinlere mensup olup Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in peygamberliğini duyduğu halde ona iman etmeyi ve İslam dinine girmeyi reddeden kimseler Cehennem ateşinde ebedi kalacaklardır. Bu Allah'ın hükmüdür, herhangi bir insanın hükmü değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ أُولَـٰئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّة﴾ (Hiç şüphesiz kitap ehlinden ve müşriklerden küfre sapanlar, içinde ebedi kalmak üzere Cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.)[Beyyine Suresi: 6].
Yüce Allah'ın insanlığa gönderdiği son risalet nazil olduktan sonra İslam'ı duyan ve son Peygamber Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in mesajını duyan her insan, ona iman etmeli, şeriatına uymalı, emir ve yasaklarında ona itaat etmelidir. Bundan dolayı kim bu son risaleti duyup da reddederse, Yüce Allah ondan hiçbir şeyi kabul etmez ve ahirette de ona azap eder.
Allah Teâlâ'nın şu ayeti bunun delillerinden birisidir:﴿وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ﴾ (Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.)[Âl-i İmrân Suresi: 85].
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ﴾ (Rasûlüm!) de ki: "Ey kitap ehli! Allah'tan başkasına ibadet etmeyeceğimiz, hiçbir şeyi O'na ortak koşmayacağımız, Allah dışında birbirimizi rabler edinmeyeceğimiz hususunda bizimle sizin aranızda bir olan kelimeye (tevhit kelimesine) geliniz. Buna rağmen yine de yüz çevirirlerse, işte o zaman "Bizim Müslüman olduğumuza şahit olun!" deyin.)[Âl-i İmrân Suresi: 64].
İslam'a girmek için şu altı şarta iman etmek gerekir:
Allah Teâlâ'nın yaratıcı, rızık veren, bütün işleri idare eden, mülkün sahibi olduğuna, O'nun bir benzerinin, eşi ve çocuğunun olmadığına, ibadeti tek başına hak edenin O olduğuna, Onunla birlikte başka hiçbir varlığa ibadet edilmeyeceğine ve Onun dışındakilere yapılan ibadetlerin batıl olduğuna iman etmektir.
Meleklerin, Allah Teâlâ'ya ibadet eden kullar olduğuna, onları nurdan yarattığına, onların görevlendirildikleri amellerden birisinin de peygamberlere vahiy getirmek olduğuna iman etmektir.
Allah Teâlâ'nın peygamberlerine indirdiği bütün kitaplara (tahrif edilmeden önce Tevrat ve İncil gibi) ve kitapların sonuncusu Kur'an-ı Kerim'i indirdiğine iman etmek.
Nûh, İbrahim, Mûsâ, İsâ ve peygamberlerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- gibi bütün rasûllere iman etmek. Onlar beşerdir ve Allah Teâlâ onları vahiy ile desteklemiş, doğruluklarını gösteren ayet ve mucizeler vermiştir.
Allah Teâlâ'nın ahiret gününde ilk insandan son insana kadar bütün herkesi yeniden dirilteceğine, kulları arasında hükmedeceğine, Müminleri Cennet'e, kâfirleri ise Cehennem'e koyacağına iman etmek.
Kadere, Allah'ın geçmişte olanı ve gelecekte olacak her şeyi bildiğine, Allah'ın her şeyi bilip yazdığına, dilediğine ve yarattığına iman etmek.
Dünya ebedi olarak kalacağın yer değildir...
Dünyadaki bütün güzellikler kaybolacak ve bütün arzu ettiğin şeyler yok olup gidecektir...
İnsanın yaptığı her şeyden hesaba çekileceği gün gelecektir ki, o da kıyamet günüdür. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَذَا الْكِتَابِ لاَ يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلاَ كَبِيرَةً إِلاَّ أَحْصَاهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلاَ يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا﴾ (Kitap/amel defteri ortaya konur. Mücrimleri, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. "Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki, küçük-büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!" derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.)[Kehf Suresi: 49].
Allah Teâlâ, İslam'ı kabul etmeyen bir kimsenin sonsuza kadar Cehennem ateşinde kalacağını bildirmiştir.
Bundan dolayı bu hüsran basit değil, bilakis büyük bir hüsrandır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ﴾ (Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.)[Âl-i İmrân Suresi: 85].
İslam, Yüce Allah'ın kendisinden başka hiçbir dini kabul etmediği tek hak dindir.
Bizi Allah yarattı ve biz O'na döneceğiz, bu dünya bizim için bir imtihandır.
İnsan şunu kesin olarak bilsin ki, bu hayat bir rüya kadar kısa... Ne zaman öleceğini kimse bilemez!
Kıyamet günü kendisini yaratan Yüce Yaratıcı "Neden hakka uymadın? Neden peygamberlerin sonuncusuna tabi olmadın diye sorarsa ne cevap verecektir?
Kıyamet gününde Rabbine ne cevap verecektir? Oysa ki, Rabbi ona İslam'ı inkâr etmenin sonuçları konusunda uyarmış ve kâfirlerin Cehennem 'de ebedi kalarak helak olacağını bildirmiştir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ﴾ (İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar Cehennemliktir, onlar orada ebedî kalırlar.)[Bakara Suresi: 39.]
Allah Teâlâ birçok insanın, yaşadıkları çevreden korktukları için İslam'a girmeyi reddettiklerini bize bildirmiştir.
Pek çok insan, atalarından miras edindikleri, yaşadıkları çevre ve toplumdan öğrendikleri ve alıştıkları inançlarını değiştirmek istemedikleri için İslam'ı reddetmektedir. Yine bir çok insan atalarından edindiği batıla olan taassup ve bağnazlığı nedeniyle İslam'ı kabul etmemektedir.
Bu insanların hepsinin hiçbir mazereti yoktur ve hiçbir gerekçe sunamadan Allah'ın huzuruna çıkacaklardır.
Bir ateistin, "Ateist bir ailede doğduğum için ateist kalacağım!" demesi mazeret olamaz. Allah'ın kendisine bahşettiği aklı kullanmalı, göklerin ve yerin büyüklüğünü düşünmeli, bu evrenin bir yaratıcısı olduğunu anlayabilmek için yaratıcısının kendisine bahşettiği akılla düşünmelidir.Aynı şekilde atalarını taklit ederek taşlara ve putlara tapan kimsenin de hiçbir mazereti yoktur. Aksine hakikati aramalı ve kendisine şunu sormalıdır: Beni duymayan, beni görmeyen, bana hiçbir fayda sağlamayan cansız bir varlığa nasıl ibadet edebilirim?!
Aynı şekilde fıtrata ve akla aykırı şeylere iman eden bir Hristiyan da kendine şunu sormalıdır: Allah, başkalarının günahları yüzünden günah işlemeyen oğlunu nasıl öldürebilir? Bu adil değil! İnsanlar nasıl Rabbin oğlunu çarmıha gerebilir ve öldürebilir? Rab, oğlunu öldürmelerine izin vermeden insanların günahlarını affedemez mi? Rabbın, oğlunu korumaya gücü yetmez mi?
Akıllı insan hakka uyar, batıl üzere olan ataları ve ecdadı taklit etmez.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَى مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ﴾ (Onlara, «Allah'ın indirdiğine ve Rasûl'e gelin» denildiği vakit, «Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter» derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?)[Mâide Suresi: 104].
Kim İslam'a girmek ister ve çevresindeki ortamdan korkarsa, Allah ona İslam'ını izhar edip daha iyi bir yol gösterinceye kadar İslam'ını gizleyebilir.
Müslüman olmayan kişinin hemen İslam'a girmesi gerekir. Eğer kendisine bir zarar gelecekse etrafında yaşayanlara Müslüman olduğunu haber verip duyurması zorunlu değildir.
Şunu iyi bil ki, bir kişi Müslüman olduğunda milyonlarca Müslüman'a kardeş olur, yaşadığı ülkedeki cami veya İslami bir merkez ile iletişime geçerek onlardan tavsiye ve yardım isteyebilir, bu da onları sevindirir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا (Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar.وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِب﴾ Onu beklemediği yerden rızıklandırır.)[Talak Suresi: 2-3]
Bize tüm nimetlerini bahşeden, annemizin karnında bebekken bizi besleyen, şu anda soluduğumuz havayı bize veren yaratıcımız Allah'ı memnun etmek, insanların bizden memnun olmasından daha önemli değil midir?
Dünya hayatında ve ahirette başarılı olmak için hayatın tüm geçici zevklerini feda etmeye değmez mi? Evet! Vallahi buna değer!
Bundan dolayı kişi, geçmişinin izlemiş olduğu yanlış yolu düzeltmesine, doğru olanı da yapmasını engellemesine izin vermemelidir.
Bugün insan gerçek bir Mümin olmalıdır! Şeytan'ın onu hakikati takip etmekten alıkoymasına izin vermemelidir!
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَأَنزلْنَا إِلَيْكُمْ نُورًا مُبِينًا (174) (Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik (174)فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَاعْتَصَمُوا بِهِ فَسَيُدْخِلُهُمْ فِي رَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍ وَيَهْدِيهِمْ إِلَيْهِ صِرَاطًا مُسْتَقِيمًا﴾ Allah'a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir.)[Nisâ Suresi: 174- 175].
Eğer tüm bunlar mantıklıysa ve kişi kalbindeki gerçeği biliyorsa; Müslüman olma yolunda ilk adımı atmalıdır.
Kim hayatındaki en iyi kararı verme konusunda yardıma ve nasıl Müslüman olacağına dair yönlendirmeye ihtiyaç duyarsa?
İşlediği günahlarının İslam'a girmesine engel olmasına izin vermemelidir. Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de bir insanın İslam'a girip yaratıcısına tövbe etmesi halinde tüm günahlarını bağışlayacağını bildirmiştir. İnsanlar masum melek olmadığı, insan olduğu için İslam'ı kabul ettikten sonra bile bazı günahlar işlemesi normaldir.Ama bize düşen, Allah'tan bağışlanma dilemek ve O'na tövbe etmektir. Şayet Allah Teâlâ hakkı kabul etmekte acele ettiğimizi, İslam'a girdiğimizi ve şehadet getirdiğimizi görürse, diğer günahlardan vazgeçmemize yardım eder. Yüce Allah'a yönelen ve hakka tabi olan kimseyi Allah Teâlâ daha fazla iyiliğe muvaffak kılacaktır. Dolayısıyla insan, şimdi İslam'a girmekte tereddüt etmemelidir.
Bunun delillerinden bir tanesi de Yüce Allah'ın şu buyruğudur:﴿قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ يَنْتَهُوا يُغْفَرْ لَهُمْ مَا قَدْ سَلَفَ﴾ (Ey Muhammed! İnkâr edenlere söyle. Eğer (iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır.)[Enfâl Suresi: 38].
İslam'a girmek kolay bir iştir ve herhangi bir törene, resmi bir işe veya kimsenin bulunmasına gerek yoktur. Kişinin, manasını bilerek ve iman ederek kelimeyi şehadet getirmesi gerekir: (Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka hak ilah yoktur. Şahitlik ederim ki Muhammed Allah'ın rasûlüdür.) Eğer mümkünse Arapça söylemen uygundur, eğer sana zor geliyorsa, kendi dilinle söylemen de yeterlidir ve böylece Müslüman olursun. Sonra dünyadaki mutluluğunun ve ahirette kurtuluşunun kaynağı olacak dinini öğrenmelisin.
KÂİNATI KİM YARATTI? BENİ KİM YARATTI? NİÇİN?
Bu yaratıcı rızık veren Rab, Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'dır.
Yaratıcı Olan Rabbin Özellikleri
Rab Olan İlah, Kemal Sıfatlarına Sahiptir
Bu Yüce Yaratıcı Bizi Niçin Yarattı? Bizden Ne İstiyor?
Neden Birden Fazla Rasûl Gelmiştir?
Bir Kimse Peygamberlerin Hepsine İman Etmedikçe Mümin Olamaz
İslam Dinine Girmenin Bana Ne Faydası Var?
İslam'ı Reddedersem Ne Kaybederim?
Müslüman Olmak İçin Ne Yapmam Gerekir?
Hakikati bırakıp ecdadı, ataları taklit edenlerin hiçbir mazereti yoktur.
Hayatının En Büyük Kararını Vermeye Hazır Mısın?
Müslüman Olmak İçin Ne Yapmalıyım?