الوصف
60 سؤالاً في أحكام الحيض: قال المصنف - رحمه الله - « الحمد لله، والصلاة والسلام على رسول الله محمد بن عبدالله وآله وصحبه ومن سار على دربه إلى يوم الدين .. وبعد أختي المسلمة: نظرًا لكثرة التساؤلات التي ترد على العلماء بشأن أحكام الحيض في العبادات رأينا أن نجمع الأسئلة التي تتكرر دائمًا وكثيرًا ما تقع دون التوسع وذلك رغبة في الاختصار. أختي المسلمة: حرصنا على جمعها لتكون في متناول يدك دائمًا وذلك لأهمية الفقه في شرع الله ولكي تعبدين الله على علم وبصيرة. تنبيه: قد يبدو لمن يتصفح الكتاب لأول مرة أن بعض الأسئلة متكررة ولكن بعد التأمل سوف يجد أن هناك زيادة علم في إجابة دون الأخرى. رأينا عدم إغفالها. هذا وصلى الله وسلم على نبينا محمد وآله وصحبه أجمعين ».
ترجمات أخرى 20
المحاور
ÖNSÖZ
Hamd, yalnızca Allah'adır. Salât ve selâm, Allah Teâlâ'nın elçisi Abdullah oğlu Muhammed'in, âlinin, ashâbının ve kıyâmete kadar O'nun yolunda gidenlerin üzerine olsun.
Müslüman Bacım!
İbâdetler konusunda âlimlere sık sık hayızla ilgili meseleler sorulması sebebiyle, devamlı ve sık sık tekrarlanan soruları detayına girmeden kısaca biraraya getirmeyi uygun gördük.
Müslüman Bacım!
Allah Teâlâ'nın dîninde bilgili olmanın öneminden dolayı ve Allah Teâlâ'ya bilerek ibâdet edebilmeniz için bu soruların devamlı olarak elinizin altında olmasına gayret ettik.
Not:
Bu kitabı ilk defa okuyan kimse, bazı soruların tekrar edilmiş olduğunu zannedebilir. Fakat kitabı iyice incelediğinde bir soruya verilen cevabın başka bir soruya verilen cevapta olmadığını görecektir.Bu sebeple biz de bu durumu gözardı etmemeyi uygun gördük.
Allah Teâlâ'nın salât ve selâmı, Peygamberimiz Muhammed'in, âlinin ve ashâbının hepsinin üzerine olsun.
NAMAZ VE ORUÇ HAKKINDA HAYIZLA İLGİLİ BAZI HÜKÜMLER:
Bu kadın, o gün oruç tutarsa orucu geçerli olur mu? Yoksa o günü kaza etmesi mi gerekir?
Bir kadın, fecrin doğuşundan sonra hayızdan temizlenirse, o gün orucunu tutması konusunda İslâm âlimleri iki görüştedirler:
Birinci görüş:
Bu kadın, o günün kalan kısmında oruç tutması gerekir. Fakat o gün oruç tutmuş sayılmaz. Aksine o günkü orucunu kaza etmesi gerekir. Bu görüş, İmam Ahmed'in -Allah ona rahmet etsin- meşhûr görüşüdür.
İkinci görüş:
Bu kadın,o günün kalan kısmında oruç tutması gerekmez.Çünkü başlangıcında Hayız olduğundan ve oruç tutmakla mükellef olmadığından dolayı tutmuş olduğu o günkü oruç geçerli değildir.Orucu geçerli olmadığına göre,o gün oruç tutmasında da bir fayda yoktur.Bu zaman süresinin kendisi için hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü bu kadın,(Hayız olduğu için) günün ilk vaktinde orucunu bozmakla emredilmiştir.Hatta kendisinin o günün ilk vaktinde, oruç tutması haramdır.
Hepimizin de bildiği gibi geçerli olan şer'î oruç; fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar, Allah Teâlâ'ya ibâdet amacıyla orucu bozan şeylerden kaçınmaktır. Bu görüş, gördüğünüz gibi “o gün oruç tutması gerekir" görüşünden daha tercihli bir görüştür.Her iki görüşe göre de bu kadının o günkü orucunu kaza etmesi gerekir.
@ @ @ @ @
Bir kadın,fecir vaktinden bir dakika bile önce hayızdan temizlendiğine kanaat getirirse, Ramazan ayında ise orucunu tutması gerekir. O gün tutmuş olduğu orucu geçerlidir. Kaza etmeside gerekmez. Çünkü hayızdan temizlenmiş sayılır.Fecir vakti çıktıktan sonra boy abdestini almış olsa bile bir sakıncası yoktur.
Yine bir erkek, cimâ veya rüyalanma sebebiyle cünüp olur ve sahurunu yedikten sonra yıkanmadan uyur da fecirden sonra boy abdesti alırsa, orucu geçerlidir.Bu vesile ile kadınlardaki başka bir konuya, oruç tuttukları günde hayız oldukları konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.Çünkü bazı kadınlar, iftar ettikten sonra ve yatsı namazını kılmadan önce hayız oldukları zaman tutmuş oldukları o günkü orucun bozulduğunu sanırlar.Bunun dînde hiçbir aslı yoktur. Aksine bir kadın güneş battıktan kısa bir süre sonra hayız olursa, orucu tamdır ve geçerlidir.
@ @ @ @ @
Evet. Nifas olan kadın kırk günden önce ne zaman temizlenirse, -bu durum Ramazan ayında ise- oruç tutması ve namaz kılması gerekir. Kocasının onunla cinsel ilişkiye girmesi de câiz olur. Çünkü o, artık temizdir. Oruç tutmasına, namaz kılmasına ve eşiyle cinsel ilişkide bulunmasına bir engel kalmamıştır.
@ @ @ @ @
Bir kadının hayız süresi 6 veya 7 gün ise, daha sonra bu süre 8, 9, 10 veya 11 güne kadar uzarsa, temizleninceye kadar bu hal üzere kalır ve namaz kılamaz. Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- hayız için belirli bir süre tayin etmemiştir.
Nitekim Allah Teâlâ hayız hakkında şöyle buyurmaktadır:
ﮋ ﮠ ﮡ ﮢﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘﯙ...ﮊ [سورة البقرة من الآية: ٢٢٢]
"(Ey Muhammed!) Sana hayız (ay hali) hakkında sorarlar. (Onlara) de ki: O, (yaklaşana zarar veren pis) bir eziyettir.Bu nedenle (kan kesilinceye kadar) Hayız iken onlara yaklaşmayın.(Kan kesildikten sonra boy abdesti alıp) temizlendikleri zaman, Allah'ın size emrettiği yerden (vaginadan) onlara yaklaşın."[1]
Hayız kanı olduğu sürece kadın temizlenip yıkanıncaya kadar o hal üzere kalır. Daha sonra namazını kılar. Bir sonraki ay yine hayız olur ve bu süre öncekinden az olsa bile temizlendiği zaman boy abdesti alır. Önemli olan hayız süresi, ister önceki ay ile aynı olsun, ister önceki aydan daha fazla olsun, isterse daha az olsun, kadın hayız olduğu zaman namazı kılmaz. Temizlendiği zaman namazını kılar.
@ @ @ @ @
Nifaslık hali için belirli bir süre yoktur. Aksine kan olduğu sürece oturur. Bu süre içerisinde namaz kılmaz, oruç tutmaz ve kocası onunla cinsel ilişkide bulunamaz. Nifas olan kadın kırk günden önce temizlenirse 10 veya 5 günden başka oturmamış bile olsa, bu takdirde namaz kılar ve kocası onunla cinsel ilişkiye girebilir. Bu konuda herhangi bir sakınca da yoktur. Önemli olan nifaslık halinin, hükümlerin olup olmamasıyla ilgili hissî bir durum olmasıdır.
Bu nedenle, nifaslık hali devam ettiği sürece nifaslıkla ilgili hükümler sâbittir, temizlenince de bu hükümler ortadan kalkar. Nifaslık süresi 60 günden fazla olduğu takdirde, bu kan özür (istihâze) kanı sayılır ve hayız süresine denk gelen günlerde oturur. Daha sonra boy abdesti alıp namazını kılar.
@ @ @ @ @
Evet. Tutmuş olduğu orucu geçerlidir. Gelen kan damlaları damardan gelen kan damlaları olduğundan dolayı bir şey sayılmaz.
Nitekim Ali b. Ebî Tâlib'ten -Allah ondan râzı olsun- nakledildiğine göre o şöyle demiştir: "Bu kan damlaları, burun kanı gibidir, hayız kanı değildir."
Ali b. Ebî Tâlib'in -Allah ondan râzı olsun- bu şekilde söylediği zikredilmek-tedir.
@ @ @ @ @
Evet. Hayız kadın fecir vaktinden önce temizlenir, ancak fecir vakti çıktıktan sonra boy abdesti alırsa,orucu geçerlidir.Aynı şekilde nifas olan kadın da böyledir. Çünkü o vakitte oruç tutmakla mükelleftir. Hayız veya nifas olan kadının hali, fecir doğduktan sonra cünüp olarak uyanan erkeğin haline benzer ki onun orucu geçerlidir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
ﮋ ... ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱﭲ ﭳ ﭴ ﭵ ﭶ ﭷ ﭸ ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾﭿ... ﮊ [ سورة البقرة من الآية: ١٨٧]
"Artık (Ramazan gecelerinde) onlarla (eşlerinizle) birleşin. Allah'ın sizin için (evlâtlardan) takdir ettiklerini isteyin. Sabahın aydınlığı, gecenin karanlığından ayırt edilinceye (fecir vaktinde ufukta yayılan gerçek nûr size görününceye) kadar yiyin ve için..."[2]
Allah Teâlâ, fecir vakti belli oluncaya kadar birleşmeye izin verdiğine göre, bu da boy abdesti almanın ancak fecirden sonra olmasını gerektirir.
Nitekim Âişe'nin -Allah ondan râzı olsun- şu hadisi buna delildir:
(( أَنَّ النَّبِيَّ ﷺ كَانَ يُصْبِحُ جُنُباً مِنْ جِماَعِ أَهْلِهِ وَهُوَ صَائِمٌ )) [رواه البخاري ]
“Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- (Ramazan gecelerinde) eşiyle birleşmekten dolayı oruçlu olduğu halde cünüp olarak sabahlardı."[3]
Yani Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- cünüplükten ancak fecir doğduktan sonra yıkanırdı.
@ @ @ @ @
Temiz olan bir kadın, oruçlu iken hayız olduğunu hisseder, ancak güneş battıktan sonra hayız kanı gelmeye başlarsa veya hayız sancısını hisseder, fakat hayız kanı güneş battıktan sonra gelmeye başlarsa, o günkü orucu geçerlidir. Farz oruç ise, kaza etmez, nafile ise nafile orucun sevabını götürmez.
@ @ @ @ @
O gün tuttuğu orucu geçerlidir. Çünkü bu konuda aslolan, hayız kanı olduğu belli oluncaya kadar temiz olma halidir.
@ @ @ @ @
Daha önce buna benzer bir soruya cevap vermiştik. Fakat bu kan damlaları hayız günlerinde geliyor ve bunu hayız olarak bilip kabul ediyorsa,bu hayız sayılır.
@ @ @ @ @
Evet.Hayız ve nifas olan kadınlar,Ramazan ayında gündüzleri yiyip içebilirler. Fakat evde çocuklar gibi başka kimseler varsa, onların yanında değil de, gizli olarak yiyip içmek daha faziletlidir. Çünkü açıktan yiyip içmek, çocuklar üzerinde bir karmaşıklığa sebep olur.
@ @ @ @ @
Bu konuda tercih edilen görüş, hayız veya nifastan temizlenen kadının sadece ikindi namazını kılması gerekir. Çünkü öğle namazını kılması gerektiğine dâir hiçbir delil yoktur. Bu konuda aslolan, bundan sorumlu tutulmamasıdır.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
((مَنْ أَدْرَكَ رَكْعَةً مِنَ الْعَصْرِ قَبْلَ أَنْ تَغْرُبَ الشَّمْسُ فَقَدْ أَدْرَكَ الْعَصْرَ. ))
[ رواه البخاري ]
"Güneş batmadan önce ikindi namazından bir rekât idrak eden (kılan), ikindi namazını idrak etmiş olur."[4]
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu hadiste öğle namazını idrak edip etmediğini belirtmemiştir. Şayet öğle namazını kılması farz olsaydı, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bunu açıklardı. Çünkü bir kadın, öğle namazı vaktinde hayız olduğunda, öğle ile ikindi namazı birleştirerek bir vakitte kılabilmesine rağmen, ikindi namazıyla birlikte değil de sadece öğle namazını kaza etmesi gerekir.Bu şekille yukarıda hakkında soru sorulan kadın arasında hiçbir fark yoktur.
Buna göre bu konuda tercih edilen görüş, nassın delil olması ve kıyas gereği, bu kadının sadece ikindi namazını kılması gerekir.
Aynı şekilde bir kadın yatsı namazının vakti çıkmadan önce hayız veya nifastan temizlenirse, bu kadının sadece yatsı namazını kılması gerekir, akşam namazını kaza etmesi gerekmez.
@ @ @ @ @
Birincisi: Kadının, cenine ruh üflenmeden önce düşük yapmasıdır.
İkincisi: Kadının, cenine ruh üflendikten ve bu ruhun alametleri belli olduktan sonra düşük yapmasıdır.
Kadının düşük yaptığı günde oruç tutmasının hükmü ile kan gördüğü günlerde tutmuş olduğu orucun hükmü nedir?
Cenine henüz ruh üflenmemiş ise, düşükten sonra gelen bu kan, nifas kanı değildir. Buna göre, kadın orucunu tutar ve namazını kılar.Tuttuğu orucu geçerlidir. Eğer cenine ruh üflenmiş ise,düşükten sonra gelen bu kan, nifas kanıdır.Buna göre namaz kılması ve oruç tutması câiz değildir. Bu konuda ölçü; cenine ruh üflenmiş ise, düşükten sonra gelen kan, nifas kanıdır. Ruh üflenmemiş ise bu kan nifas kanı değildir. Düşükten sonra gelen kan nifas kanı olursa, nifaslı kadına haram olan şeyler, bu kadına da haram olur.Nifas kanı değilse, nifaslı kadına haram olan şeyler bu kadına haram olmaz.
@ @ @ @ @
Bir kadın, oruçlu iken kendisinden hayız kanı gelirse, orucu bozulur.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( أَلَيْسَتْ إِذَا حَاضَتْ لَمْ تُصَلِّ وَلَمْ تَصُمْ. )) [ رواه البخاري ]
"Kadın, ay hali (hayız) olduğu zaman, namaz kılmayı ve oruç tutmayı bırakmıyor mu?"[5]
Bu sebeple hayız kanı, orucu bozan şeylerden sayılır. Nifas kanı da aynı bunun gibidir. Hayız ve nifas kanının gelmesi, orucu bozar. Hamile bir kadından Ramazan ayında gündüz kan gelir ve bu kan hayız kanı olursa, hamile olmayan kadından gelen hayız kanı gibidir. Yani orucuna zarar verir. Hamile kadından gelmesi mümkün olan kanın, hamileliğinden itibaren kendisinden kesilmeyen, aksine her zaman alışık olduğu vakitlerde gelen ve devamlı akan hayız kanıdır. Tercih edilen görüşe göre bu durum, hayızdır ve bunun için hayızla ilgili hükümler sâbit olur. Fakat hayız kanı kesildikten sonra alışık olan hayız kanından başka bir kan görmeye başlarsa, bu kanın kendisinin orucuna hiçbir zararı yoktur.Çünkü bu kan, hayız kanı değildir.
@ @ @ @ @
Görünen o ki kadının hayız günlerinde temiz olması veya akıntının gelmemiş olması hayıza tâbidir, hayızdan temizlenmiş sayılmaz. Buna göre bu kadın, hayızlı kadının yapmaktan uzak durduğu şeylerden uzak durur.
Bazı İslâm âlimleri şöyle demişlerdir:
Bir gün kan gören ve bir gün kan görmeyen kadının gördüğü kan, hayız kanıdır. Kan görmediği günler ise 15 güne ulaşıncaya kadar temiz sayılır.15 günden sonraki günler ise özür (istihâze) kanı sayılır. Bu görüş, İmam Ahmed b. Hanbel'in -Allah ona rahmet etsin- mezhebinin en meşhûr olan görüşüdür.
@ @ @ @ @
Bu kadın, hayız günlerinden sonra bu beyaz akıntıyı daima görmüyorsa, bu takdirde oruç tutar. Bu beyaz akıntıyı hayız günlerinden sonra daima görüyorsa, -bazı kadınlarda olduğu gibi-, bu beyaz akıntıyı görünceye kadar oruç tutmaz.
@ @ @ @ @
Öğretmen veya sabah-akşam günlük olarak Kur'an-ı Kerîm'den duâ ve zikirler okuyan kız öğrenci olması gibi, zarûret halindeki hayız veya nifas olan kadının, Kur'an'ı okumasında hiçbir sakınca yoktur.Sevap almak amacıyla okumaya gelince, okumaması daha fazîletlidir.Çünkü âlimlerin çoğu, Hayız kadının Kur'an okumasını helâl görmemektedirler.
@ @ @ @ @
Hayızlı kadının, hayızdan temizlendikten sonra giydiği elbisesini değiştirmesi gerekmez. Çünkü hayız, bedeni necis yapmaz. Fakat hayız kanı, bulaştığı yeri necis yapar. Bu sebeple Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kadınlara, elbiselerine hayız kanı bulaştığında elbiselerini yıkamalarını emretmiştir.
@ @ @ @ @
Bu kadın, kendisinin de belirttiği gibi, hasta ve orucu kaza etmeye gücü yetmiyorsa, oruç tutmaya gücü yettiği takdirde, tutamadığı orucunu kaza eder.Zirâ bu kadın, ikinci Ramazan ayı gelmiş olsa bile, dînen özürlü sayılır. Fakat özürü olmadığı halde oyalanmış ve hafife almış ise, bir önceki Ramazan ayından kazaya kalan orucu, bir sonraki Ramazan ayına kadar ertelemesi câiz değildir.
Nitekim Âişe -Allah ondan râzı olsun- bu konuda şöyle demiştir:
(( كَانَ يَكُونُ عَلَيَّ الصَّوْمُ مِنْ رَمَضَانَ فَمَا أَسْتَطِيعُ أَنْ أَقْضِيَهَ إِلاَّ فِي شَعْبَانَ.))
[ متفق عليه ]
"Ramazan ayından kazaya kalan orucum olurdu. O orucu ancak Şaban ayında kaza edebilirdim."[6]
Buna göre, bu kadının kendi kendine düşünmesi gerekir.Hiçbir özürü yok iken böyle yapmış ise,bu kadın günahkârdır.Allah Teâlâ'ya tevbe etmesi ve zimmetinde olan oruçları derhal kaza etmesi gerekir. Şayet özüründen dolayı tutamamışsa, bir veya iki yıl gecikmesinde hiçbir günah yoktur.
@ @ @ @ @
Böyle yapan kadınların bu davranışlarından dolayı Allah Teâlâ'ya tevbe etmeleri gerekir. Çünkü üzerinde bir önceki yılın Ramazan ayından kazaya kalmış orucu olan bir kimsenin, özürsüz olarak bir sonraki yılın Ramazan ayına kadar orucunu geciktirmesi câiz değildir.
Nitekim Âişe -Allah ondan râzı olsun- bu konuda şöyle demiştir:
(( كَانَ يَكُونُ عَلَيَّ الصَّوْمُ مِنْ رَمَضَانَ فَمَا أَسْتَطِيعُ أَنْ أَقْضِيَهَ إِلاَّ فِي شَعْبَانَ. ))
[ متفق عليه ]
"Ramazan ayından kazaya kalan orucum olurdu. O orucu ancak Şaban ayında kaza edebilirdim."[7]
Bu hadis, bir önceki yılın Ramazan ayından kazaya kalan orucun, bir sonraki yılın Ramazan ayından sonraya kadar geciktirilmesinin mümkün olamayacağına delâlet eder. Bu sebeple bu kadınların, yaptıklarından dolayı Allah Teâlâ'ya tevbe etmeleri ve bir önceki yılın Ramazan ayından kazaya bıraktıkları oruçları bir sonraki yılın Ramazan ayından hemen sonra kaza etmeleri gerekir.
@ @ @ @ @
Bu meselede âlimler arasında görüş ayrılığı vardır.
Bazı âlimler: "Kadının kılamadığı bu öğle namazını kaza etmesi gerekmez; çünkü bu kadın herhangi bir kusur işlememiş ve günahkâr da olmamıştır. Öyle ki kadının öğle namazını son vaktine kadar geciktirmesi câizdir" demişlerdir. Diğer bâzı âlimler ise şöyle demişerdir:
((مَنْ أَدْرَكَ رَكْعَةً مِنَ الْعَصْرِ قَبْلَ أَنْ تَغْرُبَ الشَّمْسُ فَقَدْ أَدْرَكَ الْعَصْرَ. ))
[ رواه البخاري ]
"Güneş batmadan önce ikindi namazından bir rekât idrak eden (kılan), ikindi namazını idrak etmiş olur."[8]
Hadisi gereği, kılamadığı bu öğle namazını kaza etmesi gerekir" demişlerdir.
Bu kadının, kılamadığı öğle namazını kaza etmesi daha ihtiyatlıdır. Çünkü bu namaz, kaza edilmesinde bir meşakkat olmayan bir vakit namazdır.
@ @ @ @ @
Bir kadın, doğumdan bir veya iki gün önce kan görür ve bu kanla birlikte doğum sancısı olursa, bu nifastır. Bundan dolayı namaz kılmayı ve oruç tutmayı bırakır. Kanla birlikte doğum sancısı olmazsa, bu kendisine itibar edilmeyen, oruç tutmaya ve namaz kılmaya engel teşkil etmeyen fâsit kandır.
@ @ @ @ @
Ben bunu yapmaktan şiddetle uyarıyorum. Çünkü bu haplarda büyük zararlar vardır.Bana göre doktorlar kanalıyla bunun zararlı olduğu sâbittir. Bu kadına şunun söylenmesi gerekir: "Bu, Allah Teâlâ'nın Âdem oğlunun kızlarına yazmış olduğu bir şeydir. Bu sebeple Allah Teâlâ'nın yazmış olduğu şeye ikna olmalı ve oruç tutmaya engel durum olmadığında oruç tutmalısın.Oruç tutmaya engel bir durum bulunduğu zaman Allah Teâlâ'nın takdir ettiği şeye rızâ göstererek orucunu bozmalısın."
@ @ @ @ @
Hayız ve nifas konusunda kadınların problemleri,sahili olmayan deniz gibidir. Bunun sebebi, hamilelik ve hayızı önleyen hapların kullanılmasıdır.İnsanlar eskiden bu problemleri bilmezlerdi. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in peygamber olarak gönderilmesinden, hatta kadının var oluşundan itibaren bu problemin var olduğu bir gerçektir. Fakat problemlerin halledilmesinde insanı hayretler içerisinde bırakacak kadar çok olması, insanı bir hayli üzmektedir. Ancak genel bir kâide vardır ki bir kadın, hayız veya nifastan temizlendiğine tam kanaat getirir ve temizlendiğini görürse yani akan beyaz sıvıyı görürse, - bunu kadınlar daha iyi bilirler-, temizlendikten sonraki sarılık, bulanıklık, nokta veya rutûbet gibi şeylerin hiçbiri hayız değildir. Bu durum, namaz kılmasına, oruç tutmasına, erkeğin eşiyle cinsel ilişkiye girmesine engel değildir.Çünkü bu, hayız değildir.Nitekim Ümmü Atiyye -Allah ondan râzı olsun- şöyle demiştir:
(( كُنَّا لاَ نَعُدُّ الصُّفْرَةَ وَالْكُدْرَةَ شَيْئًا. )) [ رواه البخاري ]
"Bizler, (hayızdan sonraki) sarılıkla bulanıklığı bir şey saymazdık."[9]
Ebû Dâvûd'un rivâyetinde ise şu fazlalık vardır:
(( كُنَّا لاَ نَعُدُّ الْكُدْرَةَ وَالصُّفْرَةَ بَعْدَ الطُّهْرِ شَيْئًا. )) [ رواه أبو داود ]
"Bizler, temizlendikten sonra gelen sarılıkla bulanıklığı bir şey saymazdık."[10]
Hadisin senedi sahihtir. Buna göre diyebiliriz ki bir kadın, hayız veya nifastan temizlendiğine tam kanaat getirdikten sonra meydana gelen bu şeylerin hiçbiri kadına zarar vermez.Namaz kılmasına, oruç tutmasına ve kocasıyla cinsel ilişkide bulunmasına da engel değildir.Fakat bu kadının, temizlendiğini görünceye kadar beklemesi ve acele etmemesi gerekir.Çünkü bazı kadınlar, hayız kanı kuruduğunda temizlendiğini görmeden önce hemen boy abdesti almaya çalışırlar.Bundan dolayı sahâbe kadınları,hayızdan temizlendiklerini öğrenmek için hayızlı iken kullandıkları pamuğu, mü'minlerin annesi Âişe'ye gönderirler ve o da onlara şöyle derdi: "Beyaz akıntıyı görünceye kadar (namaz kılmak için) acele etmeyin."[11]
@ @ @ @ @
Bu konuda âlimlerin pek çoğu tarafından bilinen, kadın hayız olmuş ve bu hayız günleri kesilmiş ise, bu kadın yıkanıp temizlendikten sonra namazını kılar ve orucunu tutar.Bu 2 veya 3 günden sonra gördüğü kan, hayız kanı değildir.Çünkü bu âlimlere göre temiz olma süresi, en az 13 gündür.
Bazı âlimler ise şöyle demişlerdir:
"Kadın ne zaman kan görürse o kan, hayız kanıdır. Ne zaman da hayızdan temizlenirse, iki hayız süresi arasında 13 gün olmasa bile hayızdan temizlenmiş sayılır."
@ @ @ @ @
Kadının (Terâvih namazlarını) evinde kılması daha fazîletlidir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
(( لاَ تَـمْنَعُوا نِسَاءَكُمُ الْـمَسَاجِدَ، وَبُيُوتُهُنَّ خَيْرٌ لَهُنَّ. )) [ رواه أبو داود ]
"Kadınlarınızı mescitlere (câmilere) gitmekten alıkoymayın. Evlerinde kılmış oldukları namazları, kendileri için (câmilerde kılmış oldukları namazlardan) daha hayırlıdır."[12]
Çünkü kadınların dışarı çıkmasıyla çoğu zaman fitneye düşmekten emîn olunmaz. Kadının evinde kalması, câmide namaz kılmak için dışarı çıkmaktan, daha hayırlıdır.Kadının, câmideki vaaz ve konuşmaları, kaset yoluyla elde etmesi mümkündür. (Terâvih namazlarını) câmilerde kılan bu kadınlara tavsiyem, süslenerek ve güzel kokular sürünerek evlerinden dışarı çıkmamalarıdır.
@ @ @ @ @
Gerek duyulduğu takdirde kadının bunu yapmasında bir sakınca yoktur. Ancak (dilinin ucuyla) tadına baktığı yemeği tükürür.
@ @ @ @ @
İmam Ahmed'in -Allah ona ahmet etsin- :
"Kadınlar, hamile olduklarını ancak hayız kanının kesilmesi ile bilirler" dediği gibi, biz de deriz ki, hamile kadın hayız olmaz.
İslâm âlimlerinin dedikleri gibi Allah Teâlâ,hayızı bir hikmet gereği yaratmıştır ki o da hayızın anne karnında cenine gıda olması içindir. Hamilelik başladığında hayız kanı kesilir. Ancak bazı kadınlarda hamilelikten önce olduğu gibi hamilelik döneminde de hayız devam edebilmektedir. Bunun durumu, hayızlı hükmündedir. Çünkü kadındaki bu hayız, hamilelikten etkilenmemiş ve devam etmiştir.Dolayısıyla bu hayız, hamile olmayan hayızlı kadına engel olan (namaz kılmak ve oruç tutmak gibi) her şeye engeldir. Yine, hayızlı kadının yapmasını gerektiren her şeyi gerekli kılar ve hayızlı kadından düşmesi gereken sorumlulukları düşürür. Sözün kısası, hamile kadından akan kan iki türlüdür:
Birincisi: Hayız olduğuna hükmedilen hayızdır ki bu, hamilelikten önceki gibi hamilelik döneminde de devam eder. Bunun anlamı; hamileliğin hayız üzerinde hiçbir etkisi olmamıştır demektir. Dolayısıyla bu, hayız sayılır.
İkincisi: Trafik kazası veya bir şeyi taşıma veyahut da bir şeyden düşme sebebiyle hamile kadından aniden gelen kandır ki bu kan, hayız kanı değildir, damar kanıdır. Buna göre, bu kan kadının namaz kılmasına ve oruç tutmasına engel teşkil etmez. Aksine bu kadın, hayızdan temizlenmiş kadınlar hükmündedir. Fakat trafik kazasından sonra anne karnındaki çocuk veya cenin düşerse, bu durumda İslâm âlimlerinin dediği gibi, cenin anne karnından bütün organları belli olmuş bir halde çıkarsa, buna göre gelen bu kan nifas kanı sayılır. Bu kadın namaz kılmaz, oruç tutmaz ve temizleninceye kadar da kocası onunla cinsel ilişkide bulunamaz. Şayet cenin anne karnından bütün organları belli olmamış bir halde çıkarsa, bu kan nifas kanı sayılmaz. Aksine bu kan, kadının namaz kılmasına, oruç tutmasına ve buna benzer ibâdetleri yapmasına engel teşkil etmeyen fâsit kandır.
İslâm âlimleri: "Ceninin şeklinin belli olmaya başladığı en erken vakit, 81 günlük olduğu vakittir. Çünkü cenin, annesinin karnındadır" demişlerdir.
Nitekim Abdullah b. Mes'ud -Allah ondan râzı olsun- şöyle demiştir:
"Sözünde doğru olan ve kendisine gelen vahiyle tasdik olunan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- bize şöyle haber verdi:
(( إِنَّ أَحَدَكُمْ يُجْمَعُ فِي بَطْنِ أُمِّهِ أَرْبَعِينَ يَوْمًا، ثُمَّ يَكُونُ عَلَقَةً مِثْلَ ذَلِكَ، ثُمَّ يَكُونُ مُضْغَةً مِثْلَ ذَلِكَ، ثُمَّ يَبْعَثُ اللهُ إِلَيْهِ مَلَكًا بِأَرْبَعِ كَلِمَـاتٍ، فَيُكْتَبُ عَمَلُهُ، وَأَجَلُهُ، وَرِزْقُهُ، وَشَقِيٌّ أَوْ سَعِيدٌ، ثُمَّ يُنْفَخُ فِيهِ الرُّوحُ . فَوَالَّذِي لاَ إِلَهَ غَيْرُهُ إِنَّ أَحَدَكُمْ لِيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ النَّارِ حَتَّى مَا يَكُونُ بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا إِلاَّ ذِرَاعٌ فَيَسْبِقُ عَلَيْهِ الْكِتَابُ فَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الْـجَنَّةِ فَيَدْخُلُ الْـجَنَّةَ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الْـجَنَّةِ حَتَّى مَا يَكُونُ بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا إِلاَّ ذِرَاعٌ فَيَسْبِقُ عَلَيْهِ الْكِتَابُ فَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ النَّارِ فَيَدْخُلُ النَّارَ. )) [ رواه البخاري ومسلم ]
"Her birinizin hilkati ana rahminde nutfe olarak kırk gün derlenir toplanır. Sonra tıpkı öyle alâka (kan pıhtısı) olur. Sonra yine tıpkı öyle mudğa (et parçası) olur. Ondan (120 günden) sonra da melek gönderilir, ona rûh üflenir ve dört kelimeyi yani rızkını, ecelini, amelini ve cehennemlik mi yoksa cennetlik mi olacağını yazması (o meleğe) emrolunur. Kendisinden başka hak ilâh olmayan Allah'a yemîn ederim ki, içinizde öyle insan bulunur ki, cennet ehlinin ameliyle amel eder, kendisi ile cennet arasında bir arşından ziyâde mesâfe kalmaz. Derken kitab (yâni o yazının hükmü) ona galebe eder, cehennem ehlinin ameli ile amel eder de cehenneme girer. Aynı şekilde içinizde öyle insan bulunur ki, cehennem ehlinin ameli ile amel eder, kendisi ile cehennem arasında bir arşından ziyâde mesâfe kalmaz. Derken kitab ona galebe eder, cennet ehlinin ameli ile amel eder de cennete girer."[13]
Cenine bu süreden önce şekil verilmesi mümkün değildir. Bazı âlimlerin de dediği gibi, genel olarak 90 günden önce ceninin şekli belli olmaz.
@ @ @ @ @
Bir kadın, 3. ayındaki bebeğini düşürürse, İslâm âlimlerine göre bu kadın namaz kılmaz. Çünkü bir kadın, insan şeklini alan cenini düşürdüğünden dolayı, kendisinden akan kan, nifas kanı sayılır. O halde iken namaz da kılmaz.
İslâm âlimleri: "Cenin 81 günlük olduğu zaman insan şeklini alabilir" demişlerdir.
Soruyu soran kadının çocuğu ise 3 aydan daha azdır. Dolayısıyla bu kadın, ceninin üçüncü ayı dolmadan düştüğüne tam kanaat getirirse, kendisinden akan kan fâsit kandır. Bu kandan dolayı namaz kılmamazlık etmez.
Soruyu soran kadının düşünmesi ve eğer cenin 80 günlük olmadan önce düşmüş ise, kılamadığı namazını kaza etmesi gerekir. Eğer kaç gün namaz kılmadığını bilemiyorsa, araştırıp takdir eder ve kuvvetli ihtimale göre kaç gün kılmamış ise, o namazları kaza eder.
@ @ @ @ @
Mü'min kadınlar arasında böyle bir şeyin vukû bulması, gerçekten bizi üzmektedir.Zirâ bu terketme olayı yani,kaza etmesi gereken oruçları terketmesi, ya bilgisizlikten, ya da hafife almaktan kaynaklanmaktadır ki bu ikisi de musibettir. Çünkü bilgisizliğin ilacı, ilim ve sormaktır. Fakat işi hafife almanın ilacı, Allah Teâlâ'dan korkmak ve Allah Teâlâ'nın kendisini kontrol ettiğini bilmek, O'nun azabından korkmak ve rızâsına uygun olan şeyleri yapmaya gayret etmektir.
Bu kadının, yaptıklarından dolayı Allah Teâlâ'ya tevbe etmesi, O'ndan bağışlanma dilemesi ve gücü yettiğinde araştırarak oruç tutmadığı günleri kaza etmesi gerekir. Böylelikle bu kadın kendini sorumluluktan kurtarmış olur.
Allah Teâlâ'dan onun tevbesini kabul etmesini dileriz.
@ @ @ @ @
Aynı şekilde namaz vaktinin çıkmasından önce hayızdan temizlenirse, o namazı kılması gerekir mi?
Birincisi: Bir kadın, namaz vakti girdikten sonra hayız olursa, -hayız olmadan önce kılamamış ise-, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem-'in şu hadisi gereği, hayızdan temizlendikten sonra o namazı kaza etmesi gerekir:
(( مَنْ أَدْرَكَ رَكْعَةً مِنَ الْعَصْرِ قَبْلَ أَنْ تَغْرُبَ الشَّمْسُ فَقَدْ أَدْرَكَ الْعَصْرَ.)
[ رواه البخاري ]
"Güneş batmadan önce ikindi namazından bir rekât idrak eden (kılan), ikindi namazını idrak etmiş olur."[14]
Bir kadın, namaz vaktinden bir rekât kılacak kadar bir süreye yetişmiş, sonra henüz namaz kılamadan hayız olmuş ise, hayızdan temizlendikten sonra o namazı kaza etmesi gerekir.
İkincisi: Bir kadın, namaz vakti çıkmadan önce hayızdan temizlenirse, o namazı kaza etmesi gerekir.
Güneş doğmadan önce bir rekât namaz kılacak kadar bir süre öncesinde temizlenirse, sabah namazını kaza etmesi gerekir. Güneş batmadan önce bir rekât namaz kılacak kadar bir süre öncesinde temizlenirse, akşam namazını kaza etmesi gerekir. Gece yarısından önce bir rekât namaz kılacak kadar bir süre öncesinde temizlenirse, yatsı namazını kaza etmesi gerekir. Gece yarısından sonra hayızdan temizlenirse, yatsı namazını kaza etmesi gerekmez. Sabah namazı vakti geldiğinde sabah namazını kılması gerekir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ... ﮞ ﮟ ﮠ ﮡﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮊ [سورة النساء من الآية: ١٠٣]
"Huzura kavuşunca (korku ortadan kalkınca) namazı dosdoğru (tam olarak) kılın.Çünkü namaz, belli vakitlerde mü'minler üzerine farz kılındı."[15]
Yani namaz, belirli bir vakitle farz kılınmıştır. İnsanın namaz vaktini geçirmesi asla câiz değildir. Vakti girmeden de namazı kılmaması gerekir.
@ @ @ @ @
Namaz vakti girdikten sonra hayız olursa, örneğin bir kadın zevâl vaktinden yarım saat sonra hayız olursa, namaz vakti girdiğinde temiz iken kılamadığı bu namazı, hayızdan temizlendikten sonra kaza etmesi gerekir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ... ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮊ [سورة النساء من الآية: ١٠٣]
" Çünkü namaz, belli vakitlerde mü'minler üzerine farz kılındı."[16]
Hayız iken kılamadığı namazları ise, kaza etmez.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- uzunca hadisin devamında şöyle buyurmaktadır:
(( أَلَيْسَتْ إِذَا حَاضَتْ لَمْ تُصَلِّ وَلَمْ تَصُمْ. )) [ رواه البخاري ]
"Kadın, ay hali (hayız) olduğu zaman, namaz kılmayı ve oruç tutmayı bırakmıyor mu?"[17]
İslâm âlimleri, hayız süresince kılamadığı namazları kadının kaza etmeyeceği konusunda görüş birliğine varmışlardır. Fakat bir veya birden fazla rekât kılacak kadar vakit öncesinde hayızdan temizlenirse, Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-'in şu hadisi gereği, temizlendiği vakitteki o namazı kaza eder:
(( مَنْ أَدْرَكَ رَكْعَةً مِنَ الْعَصْرِ قَبْلَ أَنْ تَغْرُبَ الشَّمْسُ فَقَدْ أَدْرَكَ الْعَصْرَ.))
[ رواه البخاري ]
"Güneş batmadan önce ikindi namazından bir rekât idrak eden (kılan), ikindi namazını idrak etmiş olur."[18]
Bir kadın, ikindi vaktinde veya güneş doğmadan önce hayızdan temizlenir ve güneşin batmasına veya doğmasına bir rekât namaz kılacak kadar bir süre kalmış ise, birinci meselede ikindi namazını, ikinci meselede sabah namazını kılması gerekir.
@ @ @ @ @
Bu kadın gibi kan akıntısı olan bir kadının hükmü, bu olay başına gelmeden önce, hayız olduğu süre kaç gün ise ona göre namaz kılmayı ve oruç tutmayı bırakır. Örneğin her ayın başında 6 gün kadar bir süre hayız olmuş ise, bu kadın namaz kılmaz ve oruç tutmaz. Bu 6 günlük süre bitince boy abdestini alır, namazını kılar ve orucunu tutar.Bu ve bunun gibi olan kadının namazı nasıl kılması gerektiğine gelince, önce fercini tam olarak yıkadıktan sonra bir bezle sıkıca sararak bağlar. Abdestini alır ve farz namazın vakti girince farz namazını kılar. Yine farz namazların vakitlerinin dışında nâfile namaz kılmak istediğinde aynı şeyi yapar. Yukarıda belirtilen durumda ve zor olması sebebiyle bu kadının öğle ile ikindi namazını ve akşam ile yatsı namazını birleştirerek kılabilir. Böylelikle kadının bu ameli tek olur: İki namaz olan öğle ve ikindi namazı bir namaz, yine iki namaz olan akşam ve yatsı namazı bir namaz ve sabah namazı da bir namaz olmak üzere, günde 5 vakit yerine 3 vakit namaz kılar.
Yukarıda söylediklerimi bir defa daha tekrar ederek derim ki: Bu kadın, taharetlenmek istediğinde fercini yıkar, fercinden dışarıya akıntının kesilmesi için fercini bir bez parçasıyla veya buna benzer bir şeyle sıkıca sararak bağlar. Sonra abdest alır ve namazını kılar.Öğle namazını 4 rekât, ikindi namazını 4 rekât, akşam namazını 3 rekât,yatsı namazını 4 rekât ve sabah namazını da 2 rekât olarak kılar. Yani halktan bazı kimselerin yanlış anladığı gibi,namazlarını kısaltmaz. Ancak -dediğimiz gibi- bu kadının öğle ile ikindi namazını birleştirerek ikisini bir vakitte, akşam ile yatsı namazını da birleştirerek ikisini bir vakitte kılması câizdir. Öğle namazı ile ikindi namazını ya öğle vaktinde, ya da ikindi vaktinde birleştirerek kılar. Yine akşam namazı ile yatsı namazını ya akşam vaktinde, ya da yatsı vaktinde birleştirerek kılar. Farz namazı kıldığı abdestle nâfile namaz kılmak isterse, bunda herhangi bir sakınca yoktur.
@ @ @ @ @
Hayızlı kadının Mescid-i Haram veya başka mescitlerde kalması câiz değildir. Fakat hayızlı kadının mescidin içinden geçmesi ve ihtiyaç duyduğu şeyi mescitten alması câizdir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Âişe'ye -Allah ondan râzı olsun- seccâdesini getirmesini emrettiğinde, o:"Seccâde mesciddedir, ben ise hayızlıyım" dedi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona: "Hayızlı olman, senin elinde değildir"[19] buyurdu.[20]
Hayızlı kadın, hayız kanının akmayacağından emîn olursa, câmiden geçmesinde bir sakınca yoktur. Fakat hayızlı kadın câmiye girmek ve içerde oturmak isterse, bu câiz değildir. Bunun delili; Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bayram namazlarında yaşlı kadınların, perdeleri arkasında oturan bâkire kızların ve hayız olan kadınların namazgâha çıkmalarını emretmiştir. Fakat hayız olan kadınların namaz vaktinde (hayız kanı veya hayız kanının kokusuyla başkalarını rahatsız etmemeleri için) namazgâhtan uzak durmalarını emretmiştir.[21]
Bu hadis, hayızlı kadının ders ve sohbetler dinlemek için mescitte oturmasının câiz olmadığına delâlet etmektedir.
@ @ @ @ @
NAMAZDAKİ TEMİZLİKLE İLGİLİ HÜKÜMLER:
Araştırdıktan sonra bana görünen odur ki kadının fercinden gelen bu sıvı, mesâneden (sidik torbasından) değil de rahimden çıkıyorsa, temizdir. Fakat temiz olsa bile, bu sıvı abdesti bozar. Çünkü abdesti bozan şeyin necis olması, şart değildir. Örneğin insanın arkasından çıkan yel, elle tutulan bir şey olmamasına rağmen abdesti bozmaktadır. Buna göre kadından abdestli iken bu sıvı çıkarsa, kadının abdesti bozulur ve abdestini yenilemesi gerekir. Bu sıvı sürekli olarak kadından çıkıyorsa, abdesti bozmaz.Fakat namaz vakti girdiği zaman abdestini alır ve ister farz olsun, isterse nâfile olsun abdest aldığı bu vaktin namazını kılar, Kur'an okur, mübah olan şeyleri yapar. İslâm âlimleri bu kadının, idrarı tutamama hastalığı (selis-i bevl) olan kimse hükmünde olduğunu söylemişlerdir. Bu hüküm, sıvının temizlik yönünden temiz olduğudur. Abdesti bozması yönünden hükmü ise, -sürekli olmasının dışında- bu sıvı abdesti bozar.Sürekli akarsa, abdesti bozmaz. Buna göre kadın, vakit girdikten sonra namaz için abdest alır ve (fercini bez gibi bir şeyle) sıkıca bağlar. Fakat bu sıvı bazen çıkıyor, bazen de çıkmıyor ve namaz vakitlerinde kesiliyorsa, namaz vaktinin çıkmasından korkmadığı sürece, sıvının kesildiği vakte kadar namazını erteler. Namaz vaktinin çıkmasından korkuyorsa, abdestini alır, (fercini bez gibi bir şeyle) sıkıca bağlar ve namazını kılar.
Bu sıvının az veya çok olması arasında bir fark yoktur.Çünkü bu sıvının azı da, çoğu da aynı yoldan çıkmaktadır. Dolayısıyla azı da, çoğu da abdesti bozar.İnsan vücûdundan çıkan kan ve kusmuk gibi diğer şeyler, bu sıvı gibi değildir. Çünkü kan ve kusmuk gibi şeylerin azı da, çoğu da abdesti bozmaz.
Bazı kadınların bu sıvının abdesti bozmadığına inanmalarına gelince, bu konuda İbn-i Hazm'ın sözünden başka bir delil bilmiyorum. İbn-i Hazm -Allah ona rahmet etsin-: "Bu sıvı, abdesti bozmaz" demektedir. Fakat İbn-i Hazm bu konuda herhangi bir delil zikretmemiştir. Şayet bu konuda Kur'an ve sünnetten veya sahâbenin sözlerinden bir delil olsaydı, bu dayanak olurdu. Bu kadının, Allah Teâlâ'dan gereği gibi korkması ve temizliğine gayret göstermesi gerekir. Çünkü temizlik olmadan -yüz defa da kılmış olsa- namazı kabul olunmaz. Hatta bazı âlimler, abdestsiz namaz kılan kâfir olur demişlerdir. Çünkü bu, Allah Teâlâ'nın âyetleriyle alay etmek demektir.
@ @ @ @ @
Bir kadın, vaktin girdiği ilk andan itibaren farz namazı kılmak için abdest alırsa, diğer namazın vakti girinceye dek dilediği kadar farz ve nâfile namaz kılabilir, Kur'an okuyabilir.
@ @ @ @ @
Bu kadının sabah namazının abdesti ile duhâ namazını kılması doğru olmaz. Zirâ Duhâ namazının vakti bellidir. Dolayısıyla Duhâ namazının vakti girdikten sonra bunun için abdest alması gerekir. Çünkü bu kadın müstehâze[22] gibidir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- müstehâze yani istehâza kanı gören kadına, her namaz için abdest almasını emretmiştir.
* Öğle namazının vakti: Güneşin zevâl vaktini aşmasından ikindi namazı vaktine kadardır.
* İkindi namazının vakti: Öğle namazının vaktinin çıkmasından güneşin sararmasına kadardır. Zarûret halinde ise, güneşin batışına kadardır.
* Akşam namazının vakti: Güneşin batmasından kızılca şafağın kaybol-masına kadardır.
* Yatsı namazının vakti: Kızılca şafağın batmasından gece yarısına kadardır.
@ @ @ @ @
Hayır. Bu kadının, gece yarısı bittikten sonra yeniden abdest alması gerekir. Bazı âlimler tekrar abdest alması gerekmez demişlerdir ki bu, en tercihli görüştür.
Yatsı namazının son vakti, gece yarısıdır. Bu vakit, güneşin batışı ile fecrin doğuşu arasındaki süre iki kısma bölünerek bilinir. İlk kısmın sonunda yatsı namazının vakti biter ve gecenin son yarısı kalır ki bu vakit, yatsı namazı vakti değildir. Aksine yatsı ile sabah namazı arasındaki bir berzahtır, engeldir.
@ @ @ @ @
Bir kadın, kendisinden kesik kesik sıvı gelirse, sıvının kesildiği vakte kadar beklesin. Ancak bu kadın için belli bir durum yoksa ve kimi zaman geliyor, kimi zaman kesiliyorsa, bu kadın, namaz vakti girdikten sonra abdestini alır ve namazını kılar. Kendisine de herhangi bir şey gerekmez.
@ @ @ @ @
Bu sıvı temiz ise, kadına bir şey gerekmez. Yok eğer bu sıvı mesâneden çıkıyorsa, necistir. Bu takdirde vücûdundan veya elbisesinden bulaştığı yeri yıkar.
@ @ @ @ @
Evet. Eğer sıvı mesâneden değil de rahimden çıkıyorsa, temizdir. Bu takdirde sadece abdest alması yeterlidir.
@ @ @ @ @
Çünkü her kadından bu sıvı gelmez. Bundan dolayı Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-'den hiçbir hadis rivâyet olunmamıştır.
@ @ @ @ @
Allah Teâlâ'ya tevbe etmesi ve bu konuyu âlimlere sorması gerekir.
@ @ @ @ @
Bu görüşü bana nisbet eden kimse, sözünde doğru değildir. Görünen o ki bu kimse, benim 'bu sıvı temizdir' dememden, abdesti bozmayacağını anlamış olabilir.
@ @ @ @ @
Bu bulanıklık, hayızdan önce gelen bir sıvı ise hayız sayılır. Bu durum, genellikle hayız olan kadına gelen sancılar ve karın ağrısı olarak bilinir. Hayızdan sonraki bulanıklığa gelince, bu bulanıklık gidinceye kadar kadın bekler.Çünkü hayız ile birlikte gelen bulanıklık, hayız sayılır.
Bunun içindir ki Âişe -Allah ondan râzı olsun- sahâbe hanımlarına şöyle derdi:
"Beyaz akıntıyı görünceye kadar (namaz kılmak için) acele etmeyin."[23]
Allah Teâlâ en iyi bilendir.
@ @ @ @ @
HAC VE UMREDE HAYIZLA İLGİLİ HÜKÜMLER
Birincisi: Bilmemiz gerekir ki ihram için herhangi bir namaz yoktur.Zirâ Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-'in sözü, fiili ve takririyle ümmeti için ihram namazını meşrû kıldığına dâir hiçbir şey rivâyet olunmamıştır.
İkincisi: İhrama girmeden önce hayız olan bu kadın, hayızlı iken ihrama girebilir. Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Ebû Bekir'in hanımı Umeys'in kızı Esmâ -Allah ondan ve kocasından râzı olsun- Zülhuleyfe denilen yerde nifas olunca, boy abdesti almasını, bir bez parçasıyla (fercini) sıkıca bağlamasını ve (bu şekilde) ihrama girmesini emretmiştir.[24]
Aynı şekilde hayızlı kadın da temizleninceye kadar ihramında kalır.Temiz-lendikten sonra Beytullah'ı tavaf eder, Safâ ve Merve arasında sa'y eder.
Hayız olan kadının Kur'an'dan zikirle ilgili âyetleri okumasına gelince, gerek duyduğunda veya maslahat gereği Kur'an okuyabilir. Gerek duymaksızın ve hiçbir maslahat olmadan, sadece ibâdet etmek ve Allah Teâlâ'ya yakınlaşmak amacıyla Kur'an okumasına gelince, en iyisi okumamasıdır.
@ @ @ @ @
Bu meseledeki hüküm, farz tavaf sırasında gelen kan, eğer kadın doğal haliyle ve sancılarıyla bildiği hayız kanı ise, yapmış olduğu farz tavaf geçersizdir. Kadının, farz tavafı tekrar yapması için Mekke'ye dönmesi, önce umre yapmak üzere mikat yerinden ihrama girmesi, tavaf ve sa'yını yaptıktan sonra saçını kısaltarak umresini yapması, sonra da farz tavafı yerine getirmesi gerekir. Fakat bu kan, tabii olarak bilinen hayız kanı olmayıp aşırı kalabalıktan veya korkudan veyahut buna benzer bir sebepten dolayı gelmiş ise,bu takdirde tavaf için abdestli olma şartı olmadığını söyleyen âlimlere göre tavafı geçerlidir. Birinci meselede zikredildiği gibi, kadın uzak bir diyardan geldiğinden dolayı tekrar Mekke'ye dönme imkânı yoksa, haccı geçerlidir. Çünkü bu kadın yapmış olduğundan daha fazlasını yapamamaktadır.
@ @ @ @ @
Bu kadın, eğer Suudi Arabistan'da yaşıyorsa, mahremiyle birlikte yola çıkar ve ihramda kalır. Temizlendikten sonra tekrar Mekke'ye döner ve umresini yapar. Çünkü Mekke'ye dönmek, kolaydır, yorulmaya veya pasaporta ihtiyaç yoktur.Fakat Suudi Arabistan dışından gelmiş ve tekrar Mekke'ye dönmesi zor ise, fercini bez gibi bir şeyle sıkıca bağlar, tavaf ve sa'yını yapar, saçını kısaltır. Böylelikle aynı seferde umresini bitirmiş olur.Çünkü kadının bu haldeki tavafı zarûrettir. Zarûret ise, dînen sakıncalı olan şeyleri mübah kılar.
@ @ @ @ @
Bu kadının ne zaman hayız olduğunu bilemeden bu soruya cevap verebilmek mümkün değildir. Çünkü haccın bazı amelleri hayızlı olmaya engel değildir. Bazıları ise engeldir. Örneğin temiz olmadıkça Kâbe'yi tavaf edemez. Bunun dışında kalan hac ile ilgili amelleri hayızlı iken yapabilir.
@ @ @ @ @
İşte bu da bilgisizce verilen fetvâdan kaynaklanan musibetlerdendir.Sen bu halde iken Mekke'ye dönmen ve sadece farz tavafı yapman gerekirdi. Vedâ tavafına gelince, sen o vakitte Mekke'den çıkarken hayız olduğundan dolayı sana vedâ tavafı gerekmez. Çünkü hayız olan kadına vedâ tavafı gerekmez.
Nitekim Abdullah b. Abbas'ın -Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiği hadiste o şöyle demiştir:
(( أُمِرَ النَّاسُ أَنْ يَكُونَ آخِرُ عَهْدِهِمْ بِالْبَيْتِ إِلاَّ أَنَّهُ خُفِّفَ عَنِ الْـحَائِضِ. ))
[ رواه البخاري ومسلم ]
"İnsanlar, (hacda) son işleri Beyt'i tavaf etmekle emrolundular. Ancak vedâ tavafı hayız olan kadından hafifletildi (kaldırıldı)."[25]
Ebû Dâvûd'un rivâyeti ise şöyledir:
(( أُمِرَ النَّاسُ أَنْ يَكُونَ آخِرُ عَهْدِهِمْ بِالْبَيْتِ الطَّوَافُ )) [ رواه أبو داود ]
"İnsanlar, (hacda) son işleri Beyt'i tavaf etmekle emrolundular." [26]
Çünkü Safiyye'nin -Allah ondan râzı olsun- farz tavafı yaptığı haber verildiği zaman, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştu:
"O halde (Minâ'dan Medine'ye) yola çıksın."[27]
Bu hadis, vedâ tavafının hayız olan kadından kaldırıldığına delâlet eder. Farz tavafa gelince, bunu mutlaka yapman gerekir. Bilmeyerek ihramdan çıkıp ihramlı iken sana haram olan şeyleri yaptığından dolayı sana bir şey gerekmez. Çünkü ihramın yasaklarından herhangi birini bilmeyerek yapan kimseye bir şey gerekmez.Zirâ Allah Teâlâ unutkanlık veya hata ile yapılan şeyleri affedeceği konusunda şöyle buyurmuştur:
ﮋ... ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫﯬ... ﮊ [ سورة البقرة من الآية: ٢٨٦]
"Ey Rabbimiz! (Bize farz kıldığın bir şeyi) unutursak veya (bize yapmamızı yasakladığın bir şeyi yapmak sûretiyle) hata edersek, bizi sorumlu tutma." [28]
Allah Teâlâ bu söz üzerine şöyle buyurmuştur:
"Nitekim öyle yaptım (sizi bundan sorumlu tutmadım)."[29]
Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:
ﮋ... ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﮊ [ سورة الأحزاب من الآية: ٥]
"Hata ederek (kasıtsız olarak) yaptıklarınızda size bir günah yoktur.Ancak kalplerinizin yöneldiklerinde (bile bile yaptıtığınız şeylerde) günah vardır (Allah sizi sorumlu tutar).Allah (hata edeni) çok bağışlayıcıdır,(günahından tevbe edene) çok merhametlidir." [30]
İhramlı bir kimse, Allah Teâlâ'nın ihramlı kimseye haram kıldığı ihramın yasaklarının hepsini, bilmeyerek veya unutarak veyahut zorlandığı için yaparsa, ona bir şey gerekmez. Fakat bu kimsenin özürü ne zaman ortadan kalkarsa, o yasağı derhal terketmesi gerekir.
@ @ @ @ @
Bu kadının, nifastan temizlendiğine kesin olarak emîn olmadıkça boy abdesti alıp farz tavafı yapması câiz değildir. Soruda "başlangıç olarak" demekle, kadının tamamen temizlenmediği anlaşılır. Bu sebeple kadının tamamen temizlendiğini görmesi gerekir.Ne zaman nifastan temizlenirse, boy abdesti alır, tavaf ve sa'yını yerine getirir. Şayet tavaftan önce sa'y ederse, bunda bir sakınca yoktur. Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Vedâ haccında tavaftan önce sa'y yaptığını soran kimseye: "Sa'y et. Bir sakıncası yoktur." [31] buyurmuştur.
@ @ @ @ @
Bu kadının haccı geçerlidir ve kendisine bir şey gerekmez.
@ @ @ @ @
Bu amel câiz değildir. Umre yapmak isteyen bir kadının hayızlı bile olsa, mikat yerini ihrama niyet etmeden geçmesi câiz değildir.Çünkü kadın,hayızlı olduğu halde ihrama niyet eder. Böylece ihramı tamam ve geçerli olur. Bunun delili, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Vedâ haccını yapmak için Zulhuleyfe denilen yerde iken Ebû Bekir'in hanımı Umeys'in kızı Esmâ -Allah ondan ve kocasından râzı olsun- doğum yapmıştı. Esmâ, ne yapması gerektiğini Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-'e sormuş, o da ona: "Boy abdesti al, bir bezle (fercini) sıkıca bağla ve (bu şekilde) ihrama gir."[32] diye buyurmuştur.
Hayız kanı, nifas kanı gibidir. Bu hayızlı kadına deriz ki: Eğer umre veya hac yapmak üzere mikata uğrarsan, boy abdesti al, bir bezle (fercini) sıkıca bağla ve (bu şekilde) ihrama gir.Hadiste geçen "İstisfâr" kelimesi; kadın, fercini bir bez parçasıyla sıkıca bağlar. Sonra da bu şekilde ister hac, isterse umre için ihrama girer, anlamındadır .Fakat ihrama girdikten sonra Mekke'ye vardığı zaman temizleninceye kadar Kâbe'yi tavaf etmez.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-, Âişe -Allah ondan râzı olsun- umre sırasında hayız olunca ona şöyle buyurmuştur:
"Hacının yaptığı şeyleri sen de yap.Ancak temizleninceye kadar Beytullah'ı tavaf etme."[33]
Buhârî'nin sahîhinde Âişe -Allah ondan râzı olsun- hayızdan temizlenince, Beytullah'ı tavaf ettiğini ve Safâ ile Merve arasında sa'y yaptığını zikretmiştir.[34]
Bu hadis, bir kadın hayızlı iken hac veya umre yapmak üzere ihrama niyet ederse veya tavaftan önce hayız olursa, temizlenip yıkanıncaya kadar tavaf ve sa'y yapamayacağına delâlet etmektedir. Fakat bir kadın tavafı bitirdikten sonra hayız olursa, devam edip hayızlı da olsa sa'yını yapar ve saçından bir parmak boğumu kısaltır ve umresini tamamlar. Çünkü Safâ ile Merve arasında sa'y yapmak için abdestli olma şartı yoktur.
@ @ @ @ @
Eşinizin temizleninceye kadar beklemesi gerekir. Hayızdan temizlendikten sonra umresini edâ eder.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Safiyye -Allah ondan râzı olsun- hayız olunca: "O (Safiyye), bizi (Mekke'den Medine'ye yola çıkmamıza) engel mi olacak?" diye sordu. Onlar: "O, farz tavafını yaptı" dediler.Bunun üzerine Peygamber-sallallahu aleyhi vesellem-:"O halde yola çıksın." [35] buyurdu.
Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-'in:
"O (Safiyye), bizi (Mekke'den Medine'ye yola çıkmamıza) engel mi olacak?" sözü, farz tavaftan önce hayız olursa, temizleninceye kadar beklemesi, temizlendikten sonra da tavaf etmresi gerektiğine delildir. Aynı şekilde umre tavafı da farz tavaf gibidir. Çünkü umre tavafı, umrenin rükünlerindendir. Umre yapan bir kadın, tavaftan önce hayız olursa, temizleninceye kadar bekler, temizlendikten sonra da tavafını yapar.
@ @ @ @ @
Görünen o ki sa'y yapılan alan, Mescid-i Haram'dan değildir. Bundan dolayı sa'y yapılan alan ile Mescid-i Haram arasına bir duvar örülmüştür. Fakat bu duvar, kısadır. Hiç şüphe yok ki bu, insanlar için bir iyiliktir. Çünkü sa'y yapılan alan Mescid-i Haram'a dâhil edilip Mescid-i Haram'dan sayılmış olsaydı, bir kadın Safâ ile Merve arasında sa'y yaparken hayız olduğunda sa'y yapmaktan uzak durması gerekirdi. Bu şekilde fetvâ veren yani bir kadın tavaftan sonra ve sa'ydan önce hayız olursa, sa'yını yapar. Çünkü sa'y yapılan alan, Mescid-i Haram'dan sayılmaz. Mescidi Selâmlama namazına gelince, buna şöyle denir: Bir kimse, tavaftan sonra sa'y yapar ve Mescid-i Haram'a tekrar dönerse, Mescidi Selâmlama namazını kılar.Şayet bu namazı terkederse, kendisine bir şey gerekmez. Onun için en fazîletli olanı, burada kılınan namazın fazîletinin büyük oluşundan dolayı, fırsatı iyi değerlendirip iki rekât namaz kılmasıdır.
@ @ @ @ @
Bir kadının, ister Mekke'de, isterse başka bir beldede veya mekanda olsun, hayız veya nifas olduğunda namaz kılması helâl olmaz.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- hayız olan kadın hakkında şöyle buyurmaktadır:
(( أَلَيْسَتْ إِذَا حَاضَتْ لَمْ تُصَلِّ وَلَمْ تَصُمْ. )) [ رواه البخاري ]
"Kadın, ay hali (hayız) olduğu zaman namaz kılmayı ve oruç tutmayı bırakmıyor mu?"[36]
Müslümanlar, hayızlı kadının oruç tutmasının ve namaz kılmasının helâl olmadığında ittifak etmişlerdir. Böyle yapan kadının, Allah'a tevbe etmesi ve kendisinden sâdır olanlardan dolayı istiğfarda bulunması gerekir. Hayız iken yaptığı tavafa gelince, bu tavaf geçersiz, sa'y ise geçerlidir. Çünkü bu konuda en tercihli görüş, hacdaki sa'yın tavaftan önce yapılmasının câiz oluşudur. Bu sebeple, bu kadının farz tavafı tekrar yapması gerekir. Çünkü farz tavaf,haccın rükünlerindendir. Haccın tavafı yapılmadan ikinci helallik tamamlanmış olmaz. Buna göre, bu kadın evli ise farz tavafı yapmadan kocası ona yaklaşamaz, bekar ise farz tavafı yapmadan kendisine nikah kıydıramaz.
Allah Teâlâ en iyi bilendir.
@ @ @ @ @
Bir kadın Arefe günü hayız olursa, hac ibâdetine devam eder ve hacının yaptığı şeyleri o da yapar. Fakat hayızdan temizleninceye kadar Beytullah'ı tavaf edemez.
@ @ @ @ @
Bu kadının tekrar dönme imkanı yoksa, fercini bir bez gibi şeyle sıkıca bağlar ve zarûret gereği tavafını yapar. Kendisine bir şey gerekmez ve geri kalan hacla ilgili amelleri tamamlar.
@ @ @ @ @
Nifas olan kadın 40 günden önce temizlenirse, boy abdesti alır, namazını kılar ve temiz olan kadınların yaptıkları bütün amelleri, hatta farz tavafı bile yapar. Çünkü nifasın en az süresi için belirli bir süre yoktur.
Nifastan temizlendiğini görmemişse, bile haccı geçerlidir. Fakat Kâbe'yi tavaf edemez. Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- hayız olan kadını Kâbe'yi tavaf etmekten menetmiştir.[37]
Bu konuda nifas, aynı hayız gibidir.
@ @ @ @ @
[1] Bakara Sûresi: 222
[2] Bakara Sûresi: 187
[3] Buhârî "Oruç Kitabı, Oruçlunun Boy Abdesti Alması Bâbı". Hadis no: 1931. Müslim "Oruç Kitabı, Cünüp Olduğu Halde Sabahlayanın Orucunun Sahih Olduğu Bâbı". Hadis no: 75 ve 1109
[4] Buhârî: "Mevâkît Kitabı, Sabah Namazının Bir Rekâtını İdrâk Eden Bâbı".Hadis no: 579. Müslim: "Mescitler ve Namaz Kılınan Yerler Kitabı, Farz Namazın Bir Rekâtını İdrâk Edenin, O Namazı İdrâk Etmiştir Bâbı". Hadis no: 163 ve 608
[5] Buhârî: "Oruç Kitabı, Hayızlı Kadın Oruç Tutmayı ve Namaz Kılmayı Bırakır Bâbı". Hadis no: 1951
[6] Buhârî: "Oruç Kitabı, Ramazan ayından kazaya kalan orucu ne zaman kaza eder bâbı". Hadis no: 1950 Müslim: "Oruç Kitabı, Ramazan ayından kazaya kalan orucu geciktirmenin câiz oluşu bâbı". Hadis no: 151 ve 1146
[7] Buhârî "Oruç Kitabı, Ramazan ayından kazaya kalan orucu ne zaman kaza eder bâbı". Hadis no:1950, Müslim:"Oruç Kitabı,Ramazan ayından kazaya kalan orucu geciktirmenin câiz oluşu bâbı". Hadis no: 151 ve 1146
[8] Buhârî: "Mevâkît Kitabı, Sabah Namazının Bir Rekâtını İdrâk Eden Bâbı".Hadis no: 579. Müslim: "Mescitler ve Namaz Kılınan Yerler Kitabı, Farz Namazın Bir Rekâtını İdrâk Edenin, O Namazı İdrâk Etmiştir Bâbı". Hadis no: 163 ve 608
[9] Buhârî: "Hayız Kitabı, Hayız günlerinin dışında sarılık ve bulanıklık bâbı". Hadis no: 326
[10] Ebû Dâvûd: "Tahâret Kitabı,Kadın temizlendikten sonra sarılık ve bulanıklık görmesi bâbı". Hadis no: 307
[11] Buhârî: hadisi "Hayızın başlangıç ve bitişi bâbı"nda ta'lik olarak rivâyet etmiştir.İmam Mâlik ise bu konuda şu hadisi rivâyet etmektedir:
(( عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ أَبِي عَلْقَمَةَ عَنْ أُمِّهِ مَوْلاةِ عَائِشَةَ أُمِّ الْـمُؤْمِنِينَ أَنَّهَا قَالَتْ كَانَ النِّسَاءُ يَبْعَثْنَ إِلَى عَائِشَةَ أُمِّ الْـمُؤْمِنِينَ بِالدِّرَجَةِ فِيها الْكُرْسُفُ فِيهِ الصُّفْرَةُ مِنْ دَمِ الْـحَيْضَةِ يَسْأَلْنَهَا عَنِ الصَّلاةِ فَتَقُولُ لَهُنَّ: لاَ تَعْجَلْنَ حَتَّى تَرَيْنَ الْقَصَّةَ الْبَيْضَاءَ تُرِيدُ بِذَلِكَ الطُّهْرَ مِنِ الْـحَيْضَةِ. ))
[ رواه الإمام مالك ]
"Alkame b. Ebî Alkame, (aynı zamanda) mü'minlerin annesi Âişe'nin câriyesi olan annesinin şöyle dediğini rivâyet etmiştir: "Sahâbe kadınları, (hayız döneminde) ferclerine sıkıştırdıkları, üzerinde hayız kanından sarılık bulunan pamuğu mü'minlerin annesi Âişe'ye gönderirler ve ona namaz hakkında sorarlardı. Âişe de onlara: 'Beyaz akıntıyı görünceye kadar namaz kılmak için acele etmeyin' derdi. Âişe -Allah ondan râzı olsun- beyaz akıntı ile hayızdan temizlenmeyi kastederdi." (İmam Mâlik) ( Çeviren)
[12] Ebû Dâvûd: "Namaz Kitabı, Kadınların mescitlere gitmek üzere dışarı çıkması konusundaki bâb." Hadis no: 567
[13] Buhârî:"Peygamberlerin Haberleri Kitabı,Âdem ve Zürriyetinin Yaratılışı Bâbı."Hadis no:3332. Müslim:"Kader Kitabı, İnsanın Annesinin Karnında Nasıl Yaratıldığı Bâbı." Hadis no: 1 ve 2643
[14] Buhârî: "Mevâkît Kitabı, Sabah Namazının Bir Rekâtını İdrâk Eden Bâbı". Hadis no: 579. Müslim: "Mescitler ve Namaz Kılınan Yerler Kitabı, Farz Namazın Bir Rekâtını İdrâk Eden, O Namazı İdrâk Etmiştir Bâbı". Hadis no: 163 ve 608
[15] Nisâ Sûresi: 103
[16] Nisâ Sûresi: 103
[17] Buhârî: "Oruç Kitabı, Hayızlı Kadın Oruç Tutmayı ve Namaz Kılmayı Bırakır Bâbı". Hadis no: 1951
[18] Buhârî: "Mevâkît Kitabı, Sabah Namazının Bir Rekâtını İdrâk Eden Bâbı". Hadis no: 579. Müslim: "Mescitler ve Namaz Kılınan Yerler Kitabı, Farz Namazın Bir Rekâtını İdrâk Eden, O Namazı İdrâk Etmiştir Bâbı". Hadis no: 163 ve 608
[19] Müslim:"Hayız Kitabı, Hayızlı Kadının Kocasının Başını Yıkaması ve Saçlarını Taramasının Câiz Oluşu Bâbı." Hadis no: 11 ve 298
[20] Müslim'in rivâyet ettiği hadisin metni şöyledir:
عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ: قَالَ لِي رَسُولُ اللهِ ﷺ: (( نَاوِلِينِي الْـخُمْرَةَ مِنَ الْـمَسْجِدِ. قَالَتْ: فَقُلْتُ إِنِّي حَائِضٌ. فَقَالَ:إِنَّ حَيْضَتَكِ لَيْسَتْ فِي يَدِكِ. )) [ رواه مسلم ]
Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana: "Mescidden bana seccâdeyi verir misin" dedi. Âişe: 'Ben hayızlıyım, dedim." dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem: "Hayızlı olman, senin elinde değildir " buyurdu. ( Çeviren )
[21] Buhârî: "İki Bayram Namazı Kitabı, Kadınlarla Hayızlı Olanların Bayram Namazlarına Çıkmaları Bâbı". Hadis no: 974, Müslim: "İki Bayram Namazı, Bayram Namazlarına Kadınların Çıkmasının Mübah Oluşu Bâbı."Hadis no: 10 ve 890.
Buhârî'nin rivâyet ettiği hadisin metni ise şöyledir:
(( قَالَتْ أُمُّ عَطِيَّةَ أُمِرْنَا أَنْ نَخْرُجَ فَنُخْرِجَ الْـحُيَّضَ وَالْعَوَاتِقَ وَذَوَاتِ الْـخُدُورِ، فَأَمَّا الْـحُيَّضُ فَيَشْهَدْنَ جَمَاعَةَ الْـمُسْلِمِينَ وَدَعْوَتَهُمْ وَيَعْتَزِلْنَ مُصَلاَّهُمْ. )) [ رواه البخاري ]
Ümmü Atiyye'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: "Bizler, (bayram namazlarına) çıkmak ve hayızlı olanları, yaşlı kadınları ve perdelerin arkasında oturan bâkire kızları namazgâha çıkarmakla emrolunduk. Hayızlı olanlar müslümanların sayısını çoğaltmak ve onların duâlarına nâil olmak için çıkarlar. Fakat onların namazgâhından uzak dururlar." (Çeviren)
[22] Müstehâza: Kendisinden hayız kanının dışında özür kanı akan kadın demektir. ( Çeviren )
[23] Buhârî, hadisi "Hayızın başlangıç ve bitişi bâbı"nda ta'lik olarak rivâyet etmiştir.
[24] Müslim: "Hac Kitabı, Peygamber-sallallahu aleyhi vesellem-'in Haccı Bâbı."Hadis no: 2137
[25] Buhârî: "Hac Kitabı, Vedâ Tavafı Bâbı". Hadis no: 1755, Müslim: "Hac Kitabı, Vedâ Tavafının Vâcip Oluşu ve Hayızlı Kadından Kaldırılışı Bâbı". Hadis no: 380 ve 328
[26] Ebû Dâvûd: "Menâsik Kitabı, Vedâ Tavafı Bâbı". Hadis no: 2002
[27] Buhârî: "Hayız Kitabı, Kadın Farz Tavaftan Sonra Hayızlı Olması Bâbı". Hadis no: 328 Müslim: "Hac Kitabı, adı geçen bâb". Hadis no: 382 ve 1211
[28] Bakara Sûresi: 286
[29] Müslim: Îmân Kitabı, Allah Teâlâ'nın Nefsin Kendi Kendine Söylenmesini Affettiği Bâbı".
[30] Ahzâb Sûresi: 5
[31] Ebû Dâvûd: "Menâsik Kitabı, Haccında Bir Şeyi Başka Bir Şeyden Önce Yapan Bâbı". Hadis no: 2015
[32] Müslim: "Hac Kitabı, Peygamber-sallallahu aleyhi vesellem-'in Haccı Bâbı." Hadis no: 2137
[33] Buhârî: "Hac Kitabı, Hayızlı Kadın Beytullah'ı Tavaf Etmenin Dışında Hac Menâsikinin Hepsini Edâ Eder Bâbı." Hadis no: 1650. Müslim; "Hac Kitabı, İhram (Haccın) Çeşitleri Bâbı." Hadis no: 120 1211.
Buhârî'nin rivâyet ettiği hadisin metni şöyledir:
((عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا أَنَّهَا قَالَتْ: قَدِمْتُ مَكَّةَ وَأَنَا حَائِضٌ، وَلَمْ أَطُفْ بِالْبَيْتِ، وَلاَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْـمَرْوَةِ. قَالَتْ: فَشَكَوْتُ ذَلِكَ إِلَى رَسُولِ اللهِ ﷺ قَالَ: افْعَلِي كَمَـا يَفْعَلُ الْـحَاجُّ غَيْرَ أَنْ لاَ تَطُوفِي بِالْبَيْتِ حَتَّى تَطْهُرِي. )) [ رواه البخاري ]
Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: "Ben, hayızlı iken Mekke'ye geldim ve Beytullah'ı tavaf edemedim. Safâ ile Merve arasında da sa'y yapamadım." Âişe devamla der ki: "Bu durumu, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e şikâyet ettim. Bana buyurdu ki: Hacının yaptığı şeyleri sen de yap.Fakat temizleninceye kadar Beytullah'ı tavaf etme."(Buhârî) ( Çeviren )
[34] Buhârî: "Umre Kitabı, Ten'im Umresi Bâbı." Hadis no: 1785
[35] Buhârî; "Hayız Kitabı, Kadın Farz Tavaftan Sonra Hayızlı Olması Bâbı". Hadis no: 328. Müslim; "Hac Kitabı, adı geçen bâb". Hadis no: 382 ve 1211. Buhârî'nin rivâyet ettiği hadisin tam metni şöyledir:
(( عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا أَنَّ صَفِيَّةَ بِنْتَ حُيَيٍّ زَوْجَ النَّبِيِّ ﷺ حَاضَتْ فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ، فَقَالَ النَّبِيُّ ﷺ : أَحَابِسَتُنَا هِيَ؟ فَقُلْتُ: إِنَّهَا قَدْ أَفَاضَتْ يَا رَسُولَ اللهِ! وَطَافَتْ بِالْبَيْتِ. فَقَالَ النَّبِيُّ: ﷺ فَلْتَنْفِرْ. )) [ رواه البخاري ]
Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-'in hanımı Huyey kızı Safiyye -Allah ondan râzı olsun- vedâ haccında hayız olduğunu Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e haber verdim. Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-:"O (Safiyye),bizi (Mekke'den Medine'ye yola çıkmamıza) engel mi olacak?" diye sordu.Ben: Yâ Rasûlallah, Safiyye farz tavafı yaptı ve Beytullah'ı tavaf etti, dedim. Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurdu: "O halde yola çıksın."(Buhârî) ( Çeviren )
[36] Buhârî: "Oruç Kitabı, Hayızlı Kadın Oruç Tutmayı ve Namaz Kılmayı Bırakır Bâbı". Hadis no: 1951
[37] Buhârî: "Hac Kitabı, Hayızlı Kadın Beytullah'ı Tavaf Etmenin Dışında Hac Menâsikinin Hepsini Edâ Eder Bâbı." Hadis no: 1650. Müslim: "Hac Kitabı, İhram (Haccın) Çeşitleri Bâbı." Hadis no: 120 ve 1211