×

Allah Teâlâ’ya tevekkül etmek (Türkçe)

Hazırlayan: Râşid b. Hüseyin el-Abdulkerim

Description

Tevekkül, en kıymetli kalbî ibâdetlerden birisidir. Tevekkülün anlamı: Kalbin, Allah Teâlâ\’ya dayanması ve şer\’î sebeplere sarılarak işleri O\’na havale etmektir. Allah Teâlâ, tevekkül edenleri övmüş ve onlara güzel bir mükâfat vadetmiştir.

Download Book

    ALLAH TEÂLÂ'YA TEVEKKÜL ETMEK

    ] Türkçe – Turkish – تركي [

    Râşid b. Hüseyin el-Abdulkerim

    Terceme : Muhammed Şahin

    Tetkik : Ali Rıza Şahin

    2011 - 1432

    ﴿ التوكل على الله تعالى ﴾

    « باللغة التركية »

    راشد بن حسين العبد الكريم

    ترجمة: محمد مسلم شاهين

    مراجعة: علي رضا شاهين

    2011 - 1432

    Allah Teâlâ buyurdu ki:

    ﮋ ... ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ... ﮊ [ سورة الطلاق من الآية: ٣ ]

    "Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah (her işinde) ona yeter."[1]

    Allah Teâlâ yine buyurdu ki:

    ﮋ ... ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮊ [ سورة التغابن من الآية:13 ]

    "Mü'minler, (her işlerinde) yalnızca Allah'a tevekkül etsinler (dayansınlar)." [2]

    عَنِ ابْنُ عَبَّاسٍ L عَنِ النَّبِيِّ H قَالَ: (( عُرِضَتْ عَلَيَّ الْأُمَمُ، فَرَأَيْتُ النَّبِيَّ وَمَعَهُ الرُّهْطُ، وَالنَّبِيَّ وَمَعَهُ الرَّجُلُ، وَالرَّجُلَانِ، وَالنَّبِيَّ لَيْسَ مَعَهُ أَحَدٌ، إِذْ رُفِعَ لِي سَوَادٌ عَظِيمٌ، فَظَنَنْتُ أَنَّهُمْ أُمَّتِي، فَقِيلَ لِي: هَذَا مُوسَى H وَقَوْمُهُ، وَلَكِنِ انْظُرْ إِلَى الْأُفُقِ، فَنَظَرْتُ فَإِذَا سَوَادٌ عَظِيمٌ، فَقِيلَ لِي: انْظُرْ إِلَى الْأُفُقِ الْآخَرِ، فَإِذَا سَوَادٌ عَظِيمٌ، فَقِيلَ لِي: هَذِهِ أُمَّتُكَ، وَمَعَهُمْ سَبْعُونَ أَلْفًا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ بِغَيْرِ حِسَابٍ وَلَا عَذَابٍ، ثُمَّ نَهَضَ فَدَخَلَ مَنْزِلَهُ، فَخَاضَ النَّاسُ فِي أُولَئِكَ الَّذِينَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ بِغَيْرِ حِسَابٍ وَلَا عَذَابٍ، فَقَالَ بَعْضُهُمْ: فَلَعَلَّهُمْ الَّذِينَ صَحِبُوا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَقَالَ بَعْضُهُمْ: فَلَعَلَّهُمْ الَّذِينَ وُلِدُوا فِي الْإِسْلَامِ وَلَمْ يُشْرِكُوا بِاللَّهِ شَيْئًا، وَذَكَرُوا أَشْيَاءَ، فَخَرَجَ عَلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ H فَقَالَ: مَا الَّذِي تَخُوضُونَ فِيهِ؟ فَأَخْبَرُوهُ، فَقَالَ: هُمُ الَّذِينَ لَا يَسْتَرْقُونَ، وَلَا يَكْتَوُونَ، وَلَا يَتَطَيَّرُونَ، وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ. فَقَامَ عُكَّاشَةُ بْنُ مِحْصَنٍ فَقَالَ: اُدْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ. فَقَالَ: أَنْتَ مِنْهُمْ، ثُمَّ قَامَ رَجُلٌ آخَرُ فَقَالَ: اُدْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنِي مِنْهُمْ. فَقَالَ: سَبَقَكَ بِهَا عُكَّاشَةُ.)) [ متفق عليه ]

    "Bana geçmiş ümmetler arz edildi. Öyle nebi gördüm ki, yanında on kişiden daha az sayıda bir grup insan bulunuyordu. Başka bir nebinin yanında bir iki kişi vardı. Bir başka nebinin yanında hiç kimse yoktu. Bana büyük bir kalabalık gösterildi. Onları benim ümmetim sandım.

    - Bu, Musa -sallallahu aleyhi ve sellem- ve kavmidir, denildi.

    Daha sonra:

    - Ufka bak! denildi.

    - Bir de baktım ki oldukça büyük bir kalabalık: İşte bu, beraberlerinde hesap ve azap görmeden cennete girecek yetmiş bin insan bulunan senin ümmetindir, denildi.

    Daha sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kalktı ve evine girdi. Gerideki insanlar hadiste bahsedilen yetmiş bin kişi hakkında konuşmaya başladılar.

    Kimisi:

    -Bunlar, herhalde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashabıdır, dediler.

    Kimisi de:

    - Bunlar, İslâm’da doğup da Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamış olan insanlardır, dediler. Başka şeyler de zikrettiler.

    Ardından Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yanlarına çıktı. Aralarında ne konuştuklarını O’na anlattılar.

    Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

    -Onlar, kendilerine rukye yapılmasını talep etmeyen , dağlama yöntemiyle tedavi yapmayan, uğursuzluğa inanmayan ve yalnızca Rablerine tevekkül edenlerdir.

    (Orada bulunan) Ukkâşe b. Mihsan -Allah ondan râzı olsun- ayağa kalkıp:

    - Allah’a dua et de beni onlardan kılsın! dedi.

    Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona:

    - Sen onlardansın, buyurdu.

    Sonra başka bir adam ayağa kalkarak:

    - Beni de onlardan kılması için Allah’a dua et! dedi.

    Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona:

    -Ukkâşe senden önce davrandı ve seni geçti, buyurdu."[3]

    KONUNUN KISA AÇIKLAMASI:

    Tevekkül, en kıymetli kalbî ibâdetlerden birisidir.

    Tevekkülün anlamı: Kalbin, Allah Teâlâ'ya dayanması ve şer'î sebeplere sarılarak işleri O'na havale etmektir.

    Allah Teâlâ, tevekkül edenleri övmüş ve onlara güzel bir mükâfat vadetmiştir.

    KONUDAN ÇIKARILAN SONUÇLAR:

    1. Tevekkülün makam ve derecesi büyüktür.Zirâ tevekkül,en kıymetli ibâdetlerdendir.

    2. Tevekkülün gerçekleştirilmesi, cennete hesapsız girmenin sebeplerindendir.

    & & & & & &

    [1] Talâk Sûresi: 3

    [2] Teğâbun Sûresi: 13

    [3] Buhârî; "Tıb", hadis no: 5270. Müslim; "Îmân", hadis no: 220. Tirmizî; "Sıfetu'l-Kıyâme, Rekâik ve Vera'", hadis no: 2446. Ahmed, 1/271.

    معلومات المادة باللغة العربية