×

الله مُستوٍ على عرشه وهو قريب منَّا بعلمه (تركي)

إعداد: Abdurrahman b. Nasır el-Berrak

الوصف

سؤال أجاب عنه فضيلة الشيخ عبد الرحمن بن ناصر البراك - حفظه الله -، ونصه: «يقول الله عز وجل في القرآن: {تعرج الملائكة والروح إليه في يوم كان مقداره خمسين ألف سنة} [المعارج: 4]. فهل يدلُّ ذلك على أن الله يتحكَّم في الأمور الدنيوية وهو جالس (مُستوٍ) على العرش؟ وعليه فكيف يكون الله أقرب إلينا من أورِدَتنا؟».

تنزيل الكتاب

ترجمات أخرى 1

    ALLAH TEÂLÂ ARŞ'ININ ÜZERİNE İSTİVÂ ETMİŞTİR VE İLMİ İLE BİZE YAKINDIR

    الله مستوٍ على عرشه وهو قريب منَّا بعلمه

    [ تركي - Turkish - Türkçe ]

    şeyh Abdurrahman b. Nasır el-Berrak

    الشيخ عبد الرحمن بن ناصر البراك

    Terceme: IslamQa
    koordinasyon: Sitesi Islamhouse


    ترجمة: موقع الإسلام سؤال وجواب
    تنسيق: موقع IslamHouse.com

    2013 - 1434

    ALLAH TEÂLÂ ARŞ'ININ ÜZERİNE İSTİVÂ ETMİŞTİR VE İLMİ İLE BİZE YAKINDIR

    Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:((تَعْرُجُ الْمَلائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ)) [ سورة المعارج الآية: ٤ ] "Melekler ve Ruh (Cebrail), O'na (O'nun huzuruna), miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl (mü'min için ise bir farz namazı vakti kadar) olan bir günde yükselip çıkar." Bu, Allah Teâlâ'nın arşının üzerine oturmuş (istivâ etmiş) olduğu halde dünya ile ilgili işleri hükmekte ve yönetmekte olduğuna delâlet eder mi? Buna göre Allah Teâlâ bize, şah damarlarımızdan nasıl daha yakın olabiliyor?

    Hamd, yalnızca Allah'adır.

    Kur'an, sünnet ve İslâm ümmetinin ilk müslümanlarının oybirliğiyle sâbittr ki, Allah Teâlâ yedi kat semâsının üzerinde Arş'ının üzerine kurulmuştur. O, en yücedir ve O, her şeyin üzerindedir. O'nun üzerinde hiçbir şey yoktur.

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ((اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُمْ مِنْ دُونِهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلا شَفِيعٍ أَفَلا تَتَذَكَّرُونَ)) [ سورة السجدة الآية: ٤ ]

    "Allah, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakileri altı günde yaratmış, sonra da Arş'ın üzerine istivâ etmiştir. (Ey insanlar!) O'nun dışında sizin (işinizi görecek) ne bir dostunuz, ne de (Allah'ın azabından kurtulmanız için size O'nun katında şefaat edecek) bir şefaatçınız vardır. O halde (ey insanlar!) düşünüp öğüt almaz mısınız?"[1]

    Yine Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur

    ((إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مَا مِنْ شَفِيعٍ إِلَّا مِنْ بَعْدِ إِذْنِهِ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلا تَذَكَّرُونَ)) [ سورة يونس الآية: ٣ ]

    "Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş'ın üzerine istivâ eden, işleri (kullarının işlerini) yerli yerince idâre eden Allah'tır. O'nun izni olmadan hiç kimse (O'nun yanında) şefaatçı olamaz. İşte bu sıfatlara sahip olan Rabbinize yalnızca ibâdet edin (ibâdeti O'na hâlis kılın). (Bu âyetlere rağmen) hala düşünmüyor musunuz?"[2]

    Yine, bu konuda şöyle buyurmuştur

    ((مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعاً إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُولَئِكَ هُوَ يَبُورُ)) [ سورة فاطر الآية: ١٠ ]

    "Kim, (dünya ve âhirette) izzet ve şeref istiyorsa, (izzet ve şerefi, O'ndan istesin). Bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. Güzel sözler, yalnızca O'na çıkar ve salih amel O'na yükselir. Kötülükleri işlemek için tuzak kuranlara çetin bir azap vardır ve onların tuzağı mutlaka bozulacaktır."[3]

    Allah Teâlâ, yine şöyle buyurmuştur

    ((هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ)) [ سورة الحديد الآية: ٣ ]

    "O, İlk'tir (O'ndan önce hiçbir şey yoktur), Son'dur (O'ndan sonra hiçbir şey yoktur), Zâhir'dir (O'nun üzerinde hiçbir şey yoktur), Bâtın'dır (O'nun dışında hiçbir şey yoktur). O her şeyi hakkıyla bilendir (yerde ve gökte olan hiçbir şey O'na gizli-saklı kalmaz.)"[4]

    Bu anlamda âyetler ve hadisler çoktur. Bununla birlikte Allah Teâlâ, nerede olurlarsa olsunlar, ilmiyle kullarıyla beraber olduğunu haber vermiştir.

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ((أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلا أَدْنَى مِنْ ذَلِكَ وَلا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ)) [ سورة المجادلة الآية: ٧ ]

    "Allah'ın, göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini bilmez misin? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde, (ilmi ve kuşatmasıyla) dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde (ilmi ve kuşatmasıyla) altıncısı mutlaka O'dur. İster bundan (bu sayıdan) az olsunlar, isterse çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar, O (ilmi ve kuşatmasıyla) mutlaka onlarla beraberdir. Sonra da kıyâmet günü (bütün) yaptıklarını onlara haber verecektir. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."[5]

    Hatta Allah Teâlâ, Arş'ının üzerine istivâ etmesi ve ilmiyle kullarıyla beraber olmasını bir âyette toplayarak şöyle buyurmuştur:

    ((هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ)) [ سورة الحديد الآية: ٤ ]

    "Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istivâ eden, (tohum ve yağmur suyu gibi) yere gireni ve (bitki ve meyveler gibi) yerden çıkanı, (yağmur gibi) gökten ineni ve (melekler ve ameller gibi) göğe çıkanı bilen O'dur. Nerede olursanız olun, O (ilmiyle) sizinle beraberdir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir."[6]

    Allah Teâlâ'nın bizimle beraber olması, O'nun yaratılanlarla içiçe olduğu ve onlarla birlikte olduğu anlamına gelmez.Aksine ilmiyle kullarıyla beraberdir.O, Arş'nın üzerindedir. Kullarının yaptıkları hiçbir şey O'na gizli-saklı kalmaz.

    Allah Teâlâ'nın:

    ((وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ)) [سورة ق الآية: ١٦ ]

    "Andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Çünkü biz, ona şahdamarından daha yakınız."[7]

    Sözüne gelince, müfessirlerin çoğunluğu, âyette geçen Allah Teâlâ'nın yakın olmasından kastın; "O'nun, kullarının amellerini kaydetmekle görevli melekleri vasıtasıyla yakın olmasıdır," şeklinde tefsir etmişlerdir.

    Bazı âlimler de Allah Teâlâ'nın yakın olmasından kastın; "-maiyyet/birlikte olma konusunda olduğu gibi- ilmiyle yakın olmasıdır," şeklinde tefsir etmişlerdir.

    İşte bu, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in, Allah Teâlâ'nın kullarının üzerinde ve ilmiyle onlarla beraber olduğu konusundaki izlediği yoldur.Onlar,Allah Teâlâ'yı yarattığı şeylerde tezahür ettiği söylemekten tenzih ederler.Cehmiyye ve onlara uyan sapık fırkalara gelince, onlar Allah Teâlâ'nın zâtıyla yarattıklarından yücelmesini ve Arş'ının üzerine istivâ etmesini reddetmiş ve: "Allah Teâlâ her yerdedir," demişlerdir.

    Allah Teâlâ'dan müslümanlar için hidâyet dileriz.

    Abdurrahman el-Berrâk

    [1] Secde Sûresi: 4

    [2] Yunus Sûresi: 3

    [3] Fâtır Sûresi: 10

    [4] Hadîd Sûresi: 3

    [5] Mücâdele Sûresi: 7

    [6] Hadîd Sûresi: 4

    [7] Kâf Sûresi: 16

    معلومات المادة باللغة الأصلية